Zaman zaman aynı yönde soruyla karşılaşıyoruz: "Ekonomi nasıl gidiyor?"
Siyasi istikrar mevcutsa, kamu maliyesi sağlam, borç yönetimi sürdürülebilir görünüyorsa, kaynağı olmayan uzun vadeli harcamaya girişilmiyor, özel sektör hesabını kitabını biliyor, bankalar risk yönetimini becerebiliyorsa "endişeye mahal yok" demektir.
Türkiye'nin bu görünümünü bozabilecek unsurlar ise sıcak paranın beklenmedik bir anda yaratabileceği ani dalgalanma ile Wikileaks belgelerinin sızdırılma biçimi ve zamanlamasına göre 2011 baharında yani seçime giderken ortaya çıkabilecek spekülatif durumlardan ibaret.
Ama her şeye rağmen, ekonomi umut verici gelişme gösteriyor. Küresel kriz dalgasından 2009'da en sert darbeyi alan Türkiye ekonomisi, bu yıldan itibaren dünyadan "pozitif yönde" ayrışmayı başardı. Kamu maliyesinin orta vadeli görünümünü iyileştirme önlemleri, özel sektör dinamizmi ile birleşince Türkiye'nin farkı ortaya çıktı. İşte en canlı örnek "İstanbul!" Bugün İstanbul'daki 5 yıldızlı otellerde yer bulmak güç. Aralık ayında yüzde 20'lerdeki doluluk oranı, şimdi yüzde 90'larda. Geçenlerde ülkemizin önde gelen işadamlarından biri anlatıyordu:
"Birkaç yıl öncesine kadar otel müdürlerinin telefonlarına boğulurduk. 'Bizimle çalışın. Uygun fiyat veririz' tekliflerine muhatap olurduk.
Artık durum değişti. Otel yöneticilerini bizzat arayıp yer için ricacı oluyoruz!"
Bir başka örnek, Türk Hava Yolları'ndan. "Aman nazar değmesin" dedirten THY, global büyüme kapasitesiyle, çevre ülkelerin bakan ve işadamlarının da öncelikli tercihi haline geldi. İstanbul'u üs olarak seçen komşu ülkelerin siyasetçileri; Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu'ya yaptıkları seyahatlerde artık THY'yi kullanıyor. Yolcu listeleri, VIP giriş- çıkışları da eskiden Almanya, İsviçre, Fransa bağlantılı uçuşların, THY ve İstanbul eksenine kaydığını gösteriyor.