Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Büyümedeki yavaşlama nasıl yönetilecek?

Temel ilke şu: "Sepeti ve balonu havada tutmak için azar azar gaz vereceksin!" Türkiye ekonomisini yönetenlerin güncel stratejisi de bu örnekle paralel:
"Hızlı küçülmemek için büyümede kontrollü yavaşlama!" Ekonomi kurmayları, halen hazırlıkları süren Orta Vadeli Program'ın önündeki en büyük güçlüğü, "Piyasalardaki yönsüzlük" olarak açıklıyor. İşte bu nedenle önümüzdeki hafta başlayacak IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları'ndan alınacak son küresel izlenimlerle, 2012 ve sonrasına ilişkin hedefler şekillenecek.

***

2011'e girilirken senaryo şöyleydi:
ABD ve AB, mali krizi aşmak için ekonomilerine kaynak enjekte etmeyi sürdürecek.
Küresel büyümede kıpırdanma olacak.
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu, güvenli yükselen piyasalara fon akacak ve sıcak paraya karşı hassasiyet oluşacak.
Cari açığı azaltan önlemler gerekecek.
İç tüketim nispeten canlı seyredecek.
Alternatif pazarlar önemini koruyacak.
Disiplinli kamu maliyesine ihtiyatlı para politikası eşlik edecek. 2011'in son çeyreğinde denklem değişti:
ABD ve AB'de güven problemi aşılamadı. Durgunluk ihtimali ağır bastı.
Küresel büyüme beklentisi kırıldı.
Türkiye'nin cari açığı düşüreceği fırsat penceresi doğdu.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarı tekledi.
Ekonomik çarkları çevirmeye odaklı proaktif para politikasına geçildi.
Kamu maliyesi, yeniden yapılanmadan gelen geçici gelirlerin illüzyonuna kapılmadı, muslukları açmadı.
***

Bir süre önce Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'la sohbet ediyorduk. Dikkat çektiği konu, "Tasarruf açığı" idi. Türkiye'nin yıllık büyümesinin yüzde 7 civarında olması gerektiği konusunda genel bir kanı var. Büyüme yüzde 5 civarında seyretti mi, vaziyet idare edilmiş sayılıyor. Yüzde 5'in altına inildikçe, gerek özel sektörde gerekse hane halklarında, "Eyvah küçülüyoruz!" endişesi başlıyor. Ve 2012'de bizi böyle bir tablo bekliyor. Bu yüzden, "büyümedeki yavaşlamayı yönetme becerisi", sıfıra varabilecek büyümeyi, yani yerinde saymayı önleyecek en temel unsur olacak.
Büyüme performansının, cari açık kaygısı yaratılmadan sürdürülmesi ise tasarruf performansı ile yakından ilgili. Türkiye'nin 2011 görünümü bu açıdan üzerinde düşünmeye değer sinyaller içeriyor. Zira yüzde 5 ve üzerindeki büyüme için tasarruf oranının yüzde 20'nin altında olmaması gerektiği genel kabul görüyor. Bu oran birkaç yıl öncesine kadar yüzde 18 idi. Bugün yüzde 12'ye kadar geriledi. Yüzde 9 civarındaki cari açıkla birlikte yüzde 21'i bulduğu söylenebilir. Zaten bu sayede yılın ilk yarısında çift haneli büyüme grafiği çizildi.
İlerleyen aylarda Türkiye İstatistik Kurumu'na ve yeni Başkanı Birol Aydemir'e önemli bir görev düşüyor. Türkiye'nin, kamu ve şirketler kesimi ile hane halklarının tasarruf oranlarını detayıyla bilmesi gerekiyor. Ama elde güncel veri seti bulunmuyor. Zaman zaman hane halkı borçluluğu ile ilgili bilgiler üretiliyor.
Örneğin, bireylerin borçlarının, mevduata oranı düne kadar yüzde 15 iken yüzde 50'ye kadar çıktı. Veya özel sektörün sabit sermaye yatırımlarındaki artışın yüzde 39'a ulaşması baz alınarak, şirketler kesiminin tasarruf açığının arttığı, kârlılığının yeterli olmadığı ama kaynaklarını yatırıma dönüştürdüğü savunuluyor.
Nedeni ve yorumu ne olursa olsun görünür gelecekte Türkiye'nin en çok tartışacağı konu tasarruf açığının kapatılması olacak! İster vergi teşvikleri yoluyla, isterse Kıdem Tazminatı Fonu benzeri yeni uygulamalarla...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA