Hazır AK Parti Kongresi yaklaşırken, 30 Eylül'de yeni bir yol haritasının ilanı beklenirken biz de ekonomiyle doğrudan ilgili üç tuzağa dikkati çekelim...
Bunlardan birincisi...
"Orta gelir tuzağı!" Yani, 2023 yılına giderken milli geliri büyütme idealini riske edecek çalışma tarzı. Siyasi ve ekonomik istikrarın korunduğu varsayımı altında Cumhuriyetin 100. yılında kişi başına milli gelirin 25 bin doları bulması "yıllık ortalama yüzde 7 büyüme, nitelikli eğitim, katmadeğerli üretim, rekabet gücü artışı, ar-ge yatırımı ve markalaşma" gerektiriyor. "Küresel ekonomik sorunlar, cari açık kaygısı, enflasyona duyarlılık gösterirken büyüme ve istihdama şaşı bakan politikalar" nedeniyle son iki yılda Türkiye, gerçek potansiyelinin altındaki sonuçlara razı oldu. Bu noktada önemli olan husus, AB ile yapılan ticaretin toplam içindeki payının yüzde 50'lerden 38'e kadar gerilemesi. AB pazarının "kaliteli, uygun fiyatlı üretimin yanı sıra teknolojik yatırım" için Türkiye'yi dinamik tutan bir yönü söz konusu idi. AB'deki daralma belki "alternatif pazarlarla telafi edildi" ama görünen o ki yeni yeni güçlenen "KOBİ'lerin rehavete girmesine de yol açtı." Afrika ve Ortadoğu pazarı için avantajlı ürünler sunulması, müşterilerin alım gücüne göre hayli kaliteli mallar pazarlanması sadece günü kurtarmaya yetiyor. Sanayici, krizdeki gelişmiş dünya ile farkı kapatma çabası yerine ikincil pazarlardaki imkânlara sarılarak sanal tatmin yaşıyor. Güncel başarısıyla övünen Türk ihracatçısı, mevcut kapasitesiyle yetinirken yarını kaybediyor. Kafa karışıklığı içindeki Ankara'ya fazla kulak kabartıp enerjisini boşa harcıyor. İşte bu yüzden Türkiye, 10 bin dolarlar seviyesinde milli gelir etrafında patinaj yapma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.