Her şeyden önce tatlı su balığı değiliz! Korku eşiği yüksek, gecesini gündüzüne katan, kar, yağmur, çamur demeden dağ tepe arşınlayan, haber uğruna canını hiçe sayan şerefli bir mesleğin erbabıyız.
Bizlerin en büyük şevki, neşesi, haberini okutmaktır. Bazen güldürür, bazen düşündürürüz.
İşte bu uğurda annemizi, babamızı, eşimizi, çocuklarımızı bile ihmal ederiz; hatta kendimizi de... Kendimizi ifade etmeye vakit bulabildiğimiz tek yer, mahkeme koridorlardır.
***
Bir gazeteciyi aynı anda herkes sevmez. Gazeteciler olarak giderek yalnızlığa gömülüyoruz. Uluslararası basın örgütleri de rotayı, Türk basınının özgürlük arayışına çevirdi.
Son günlerde Nelson Mandela hakkında iki kitap yayımlandı. Ayrıntı'dan
Düşmanla Oynamak, Henkel'den
Kendimle Konuşmak...
İki kitap da Mandela'nın hayatını özetliyor. Mandela, ideallerinin bir gün gerçekleşeceğinden bir an bile tereddüt etmeden beklemenin örneğini sergiliyor.
***
Ne diyor Mandela:
"İdeallerimizin, en tutkulu düşlerimizin ve coşkun umutlarımızın gerçekleştiğini görmeye ömrümüz yetmeyebilir. Ama esas olan bu değildir. Yaşadığınız sürece üzerinize düşen görevi yerine getirdiğinizi, yanınızdakilerin beklentilerini boşa çıkarmadığınızı bilmek başlı başına bir ödül ve görkemli bir başarıdır."