Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SOLİ ÖZEL

Denklemler

Gelen bilgiler ışığında Saddam Hüseyin'in bayram günü yangından mal kaçırır gibi infaz edilmesinin Başbakan Maliki'nin iradesi sonucu gerçekleştiği ortaya çıkıyor. Bush yönetiminin tercihi, infazı Kürtlerin katledildiği Enfal kampanyasıyla ilgili davanın bitmesinden sonra gerçekleştirmek olduğu biliniyordu. Ancak bu kez de büyük bir gayret gösterdikleri söylenemez.
Bu durumda Saddam Hüseyin'in infazının yalnızca Baas rejimiyle ABD arasındaki pis ilişkilerin ortaya çıkmasını engelleme amacına yönelik olduğu iddiaları biraz havada kalıyor. Kaldı ki, özellikle İran-Irak savaşı sırasında ABD'nin Saddam Hüseyin'e ne ölçüde destek verdiği, İran'a yönelik kimyasal silah kullanımına göz yumduğu da iyi biliniyor. Bu infazın uluslararası hukuk standartlarını hiçe sayan bir yargılama ve temyiz süreci ardından yapılmasının vebali de Bush yönetiminin siciline yazılacaktır.
Irak'ta artık geri dönülemeyecek bir nokta herhalde aşıldı. Bu infaz Şii yöneticiler tarafından Iraklı Sünnilere ve onlar üzerinden Sünni Arapların hatırı sayılır bir kısmına yönelik bir savaş ilanı sayılabilir. İnfaz için Necef'teki dini liderlerden de izin alınmış olması da bu bağlamda ayrıca kayda değer.

Yeni politika adımı
Eğer bu hamleyle Irak'taki Şii yönetici sınıfın mezhep savaşlarının önünü iyice açtıkları tespiti doğruysa, o zaman neden böyle bir tercihte bulunulduğu ve ABD'nin neden bunu desteklediği veya engellemediği sorularını sormak gerekir. Maliki ve çevresindekiler açısından ABD giderek güvenilir bir güç olma özelliğini yitiriyor. Bir yandan Iraklı Şiilerin yüzde 60'ı aşkın bir bölümü işgalin bitmesini istiyor. Diğer yandan ABD'nin Irak'ı bir arada tutmak adına Sünnilere daha yakın davranması Şii siyasetçileri rahatsız ediyor. Bu durumda geçen yıl Samarra'daki türbenin bombalanmasından sonra patlayan mezhepler arası çatışmayı son noktasına kadar götürme arzusu güçlendi.
ABD'nin bu hamleyi engellemek için büyük bir çaba sarf etmemesini de ayrıca değerlendirmek gerekir. Bu infazla ABD'nin İran ile anlaşma yolunda bir adım attığı tezi mümkün olsa da güçlü bir ihtimal gibi durmuyor. Bush yönetimi ısrar ve inatla Baker-Hamilton raporu önerilerinden farklı bir siyaset izlemek istiyor. Bu nedenle bu infazı Bush'un ayın ortasında açıklaması beklenen yeni Irak politikasının bir ilk adımı olarak görmek gerekir. Yönetim, İran ve Suriye ile pazarlık etmek istemiyor. Dahası asker çekmek yerine Bağdat'ın kontrolünün sağlanması için Irak'a yirmi bin asker daha gönderme olasılığı yüksek. Üstelik yönetim içindeki bazı çevreler ABD'nin Sünnileri siyasete katmaya çalışmaktan vazgeçip Şiileri desteklemesi gerektiğini de savunuyorlardı.

Sünni ülkeler birliği
Eğer bu infaz Şiilerin desteklenmesi planının da bir parçası ise hayli farklı sonuçlar doğurabilir. İran'ın Şiilerle özdeşleştirilmesi ölçüsünde (ki Saddam Hüseyin son nefesini verirken tam da bunu yaptı) Sünnilerin Şiilere öfkesi İran'a da çevrilecektir. Bu durumda İran'ın artan gücünden rahatsız olan bölgenin Sünni Arap devletlerinin İran'ı dengeleyebilmek için daha güçlü bir birlik oluşturma gayretleri artacaktır. Irak'taki siyasi kavganın bu şekilde geniş mezhep çatışmasına dönüşmesi ise Ortadoğu'daki çalkantının çok kanlı şekilde sürmesi, belki de Irak'ın ve hatta bölge ülkelerinin bütünlüklerinin korunamaması anlamına gelecektir.
Kısacası, son gelişme mutlaka İran'ın işine gelen bir gelişme sayılamaz. ABD kendisiyle İran arasındaki çeyrek yüzyıllık hesaplaşmada İran'ı da yutacak bir anaforu tercih noktasına gelmiş olabilir. O halde tüm Ortadoğu'da bugünü aratacak günlerin gelmesi ihtimali de yüksektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA