Benim için tatil demek, mümkün olduğu kadar az aktivitede bulunup, mümkün olduğu kadar çok yiyip içmek demek. Camış gibi güneşte yayılmak, sudan çıkmamak demek. Yüzüp, kuruyup tekrar ıslanmak, elde kitap kumsalda, okuyup okuyup uyumak, uyuyup uyanıp tekrar suya dalmak demek. Eh 20 yıldır Alaçatı'da evi olan biri için (babam sağolsun) tüm bu dediklerimi yapmak hiç de zor değil doğrusu. Şanslı kullardanım yani. Ama işte özellikle içinde bulunduğumuz ay itibarıyla artık Çeşme, Alaçatı suları bana haram. Çünkü kovboy şapkalı, sırmalı ve de topuklu plaja inen dişi denyolar ve yüzme nedir bilmez o denyoların peşinden salya akıtan, baklava göbek adamcıklar sardı etrafımı. Bütün bir yıl, yazın üç beş gün giyecekleri paçavralar için kossskoca şatafatlı gardıroplar düzen yapay zekâlar! Paşa dedesinden gelen bir aile geleneği olarak en iyi mojito nasıl yapılır üzerine yapılan derin tartışmalar. Toz pembeli, vitrinli, overdose Serdar Ortaçlı ortamlar.

*

Geçen gün "Hadi kardeşcağızım" dedim benim tayfaya.. "Biz ufak ufak kenardan terk edelim kasabamızı. Topuklu çekirge sürüsü çekilince yine döneriz Alaçatı'nın sakin sokaklarına, naylon poşetsiz altın kumuna..." Şimdi istikamet solda güneş yükselirken güneyin eriyen asfaltlarına. Da.. Nereye varmalı, nerede kalmalı, postu atacak o sakin yeri nereden bulmalı? Daha önce denediklerimiz var gerçi. Fethiye Ölüdeniz'deki Shambala gibi. Ki yeri gelmişken şiddetle tavsiye edilmeli. "Ora nire?" diyecek meraklı okur için kısa bir internet turu zor olmamalı. Yolun son kısmı fena yıpratıcı ama inanın Hulki ve Emine denen o iki 'sanatçı'nın eserini görünce, üzerine bir de Kabak Koyu'nun baştan çıkarıcı manzarasına gözünüzü dikince, ne yol yorgunluğu kalıyor insanda ne de geride bıraktıkları.

*

Sonra biraz daha kilometre yapmayı göze alırsak Sundance de olur ama ağustos ortasına kadar rezervasyon almıyor keratalar. İyice inziva dersen Kekova'da denizin dibindeki Mehtap Pansiyon ideal ama. Benim depresyona giresim yok bu aralar. En iyisi şu meşhur Türkiye'nin En İyi Butik Otelleri kitaplarını karıştırmalı. Ama ille de eski sayıları. Türkiye'de butik otel tanımının otu çıkarılmadan önceki zamanlarına ait mekânları taramalı yani.

*

Sonra çekmeli bir şort, bir tişört. Parmak arası şıpıdıklar. Birkaç iyi dost, sırt çantamızda şahane muhabbet, bol makara, huzur. Dizüstüm, benim küçük ofisim de yanımdaysa. Memleketin tatil coğrafyasında ne olup bitmekte yakından bakmak lazım yahu. En kısa zamanda rota belirleyip, Alaçatı ve Bodrum kemiricilerine koca bir nanikkkk yapıp yollara düşmeli. Bağır çağır da bir şarkı tutturmalı en bulutsuzundan: Soldaaa, güneş yükseliiiiyordu, güneyeeee giderken!