Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Kuyruğuna teneke takılmış dünya!

Eskiden her mahallede, en büyük eğlencesi hayvanlara eziyet etmek olan garabet bir çocuk olurdu. Bu 'tuhaf oyunun' en bilineni de, kedinin kuyruğuna teneke bağlamaktı. Garibim kedi, geriye dönüp tenekeyi yakalamak için kendini paralardı. Bazen kendinizi bu kediye benzettiğiniz oluyor mu? Benim oluyor. Genellikle gündelik koşuşturmaca içinde düşünmemeyi tercih etsek de. Kimi zamanlar, çarpışıyoruz, karşılaşıyoruz. İçimizde bir dalın kıpırdamadığı anlar oluyor. Kabuğu kalkan yaranın ağır ağır kanadığı anlar. Aynı zamanda kendimize en çok yaklaştığımız. Kuyruğuna teneke takılmış kedi haliyle ve buna HAYAT dediğimiz gerçeğiyle yüzleştiğimiz anlar.

***

Böyle zamanlara aittir can alıcı sorular: Damardan! "Ben ne yapıyorum? Biz ne yapıyoruz? Hayat denilen biricik hediyeyi yaşamanın tek yolu bu mu?" Hayat, kuyruğuma takılan tenekeyi her gün tutmak mı? Bu sorular genellikle, bir tenis topu gibi duvara çarpıp geri gelir. Aklın ve yüreğin sandıklarındaki derin yerlerine döner. Yeni bir krize kadar. Kimi zaman da, tek yönlü hayat trafiğinde yan yollar, başka yollar olduğu fark edilir. Otobandan çıkmak göze alınır. Deli gömleği yırtılır.

***

Ancak toplumlar söz konusu olduğunda, deli gömleğinden kurtulmak kolay gözükmüyor. İnsanlık, yüzyıllardır, ilerlemenin, sanayileşmenin, kapitalizmin otomobilinde. Sürekli vites yükselterek. Ama insanlar gibi insanlık için de, çarpışma ve karşılaşma anları oluyor. İşte Japonya. Büyük yüzleşme! Büyük ders! Bir fotoğrafa takıldı gözlerim. Bir adam... Kenji Sugawara... Yıkıntıların arasında. Sırtında ve göğsünde karısının fotoğrafı asılı. Kayıp eşini arıyor. Çığlığın adı: "Eşimi gören var mı?" Ölü sayısının 25 bini geçmesinin beklendiği açıklanıyor. İşte insanın sayıya, nesneye döndüğü an. Oysa Sugawara'nın aradığı bir sayı değil. Eşini arıyor...

***

Görünen o ki, dünya sandığımız gibi korunaklı değil. Aslında kendini koruma imkanı elinden alınmış bir insanlık söz konusu. Hayatlarımızı kolaylaştıran teknoloji aynı zamanda hayatlarımızın efendisi! Böyle olduğu için doğa, saniyeler içinde gerçek efendiyi bize hatırlatabiliyor. Böyle olduğu için tüketimin doruğundan, bir anda yiyecek arar hale gelebiliyoruz. Bunlar belki de son uyarılar. Kuyruğumuzdaki tenekeleri çıkarmak, deli gömleğinden kurtulmak için. Belki de aydınlanma, bilim ve rasyonalite gibi modernlik paradigmaları üstüne düşünme vakti geldi de geçiyor. Görünen o ki, deli gömleğini çıkarmazsak, ihtiyar yerküre bir gün bizi sırtından atacak.

***

Sevgili Fatma Barbarosoğlu, Son On Beş Dakika isimli yeni kitabında şöyle diyor: "....Onca beden ne iş yaptığını bilmeden giriyor içeri. Sonra ne yaptıklarını bilmeden çıkıyor yine. Koca koca binalar. Koca koca binalardaki bir nefeslik mekanlar. Herkes kendine mahkum. Herkes kendinde kilitli. Yine de anahtar kimsenin hayali değil." Ben kendi adıma anahtarı hayal etmek istiyorum. Belki otobandan önce son bir çıkış olabilir. Ne dersiniz?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA