Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YEŞİM TABAK

Vadideki 'ego tamiratı'

Sinema harika bir şey: Gerçek hayattaki acıların intikamını filmlerde alenen almak bile mümkün. Daha bir önceki sene Tarantino da bunu yaptı; Paris'te bir sinema salonunda, Yahudi bir askeri time Hitler'i yaktırdı. Filistinli yönetmen Elya Süleyman, Kutsal Direniş filminde bir İsrail tankını havaya uçurdu. Her iki film de kara mizah örneğiydi ve her iki sahne de sinema tarihinde 'cool' birer yer edindi. 'Hiç şakaları olmasa', herhalde gülünç olurlardı. Bu tür sahneler içeren ve hiç şakası olmayıp Türk yapımı olan filmlere, Kurtlar Vadisi diyoruz. Çuval geçirme, Mavi Marmara; yakın tarihte Türk halkının kalbini kıran ne kadar askeri mevzu varsa, devletin namusundan sorumlu bu ekip, duygusal merhem / egosal tamir için seyircinin imdadına yetişiyor. Tabii, bu tür güncel politik meseleler, 'Kurtlar Vadisi ruhu'nu sürdürmek için birer bahane. Kurtlar Vadisi Filistin'de ise Mavi Marmara felaketi enikonu işlenmiş değil. Zaten Memati (Gürkan Uygun), İsrail ve Filistin arasındaki sorunun içeriğinden bile habersiz. Çağırmışlar, gelmiş. "Yan mahallede entel dövüyoruz," desem, oraya da hiç sormadan gelecek kadar mert arkadaşlardan birine benziyor. Ama onun düşünmesine gerek yok. O işi Polat Alemdar (Necati Şaşmaz) yapıyor biliyorsunuz. Yine de çok planlı birine benzemiyor Polat. İsrail ordusunun en etkin ve en zalim komutanı Moşe'yi (Erdal Beşikçioğlu) öldürmeye gelmiş; bunu tarihi Kudüs'e girer girmez ilan ederek sivillerle dolu bir sokakta silahlı çatışma çıkarıveriyor. (Bir sonraki sahne: Sol eliyle sakat bir çocuğun başını okşayıp, sağ eliyle çorba içmekte.)

KIZIN TANIKLIĞI KAFİ
Steven Spielberg'in Münih filminde İsrailli atletlerin ölümünden sorumlu Filistin Kurtuluş Örgütü üyelerinin infazıyla görevlendirilen Mossad ajanları, epey bir kafa patlatmak zorunda kalıyorlardı açıkçası. Polat ve ekibi, Rambo serisini ti'ye alan 80'ler klasiği Hot Shots 2'de Saddam'ın sarayını basan Charlie Sheen ve arkadaşları kadar rahatlar. Tabii oradaki gibi kızın karnında yumurta pişirmek falan yok. Filmde 'iyi Yahudiler'i temsilen bulunan Amerikalı kızla (Nur Fettahoğlu) Polat arasında bir flört olsa örneğin, çok Hollywood'vari kaçardı. Onun yerine 'kültürümüze uygun' bir ilişki biçimi bulmuşlar: Kızın sadece tanıklık etmesi kafi. Popüler kültürde bir konseptin istikrarlı biçimde zirvede kalması için, yapılan işin ille de kendi alanında büyük beceri sergilemesi gerekmiyor. Toplumda istikrarlı biçimde var olan arzulara denk düşen bir temanız varsa, başrol oyuncunuz sadece dudaklarıyla oynasa bile başarılı olabilirsiniz. Kurtlar Vadisi de, bu ülkenin sokaklarındaki en derin arzulardan birini karşılıyor: Arkası sağlam bir intikam mangasına dahil olmak. Türk sinemasında bir süredir, hayatta kalabilmek için birtakım ağabeylerin yancısı olmak durumunda bırakılan, birey olarak yaşama özgürlükleri önce gasp edilip sonra birtakım şartlarla gıdım gıdım lütfedilen kenar mahalle gençlerinin trajedisini anlatan filmler çekiliyor: Çakal, Başka Semtin Çocukları, Kara Köpekler Havlarken gibi. Kurtlar Vadisi ise bunun matah bir yaşam tarzı olduğunda ısrarlı. Siyasi manipülasyonu habire eleştirilen Hollywood'un bile şimdilerde reddedemediği 'bir gıdım özeleştiri'den ise ısrarla kaçmaya devam. Serinin bir sonraki bölümü için isim önermek istiyorum: Kurtlar Vadisi: O Korkunç Haklılık... Filmde önyargılarımı haksız çıkaran tek bir unsur oldu: Kurtlar Vadisi Irak'tan farklı olarak, bu sefer prodüksiyon, harcadıkları parayı biraz olsun gösteriyor. Bir de Erdal Beşikçioğlu'nu kadroya alarak, 'kendi adlarına' iyi etmişler. Sıradan bir sesle assolistlik yapıyorsanız, iyi bir vokalistinizin olması şart.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA