Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ADNAN BOYNUKARA

Kürt meselesinde yeni süreç

Güvenlik perspektifinden yapılan baskıcı politika önerileri, çözüm çabalarını sabote etmeye yönelik eski Türkiye reflekslerinden beslenmektedir

Kürt meselesinin yeni bir boyut kazanmaya başladığı açık. Süreci yeni kılan unsuru, "gerekirse müsteşarımı yeniden gönderirim" ve "kanın durması için herkesle görüşülebilir" ifadelerinde bulmak mümkün. Bu ifadeler, çözümün gerekliliği kadar, çözüm kararlılığını da yansıtıyor. Ancak gelinen noktanın kimi riskler içerdiğini de unutmamak lazım. Öncelikle; Türkiye'nin küresel sistemde yer alma çabasından rahatsız olanların, olası riskleri tetikleme konusunda hevesli olduklarını not etmekte fayda var. "

Bu meseleyi Erdoğan çözer!"

Siyasi kaygılar ve güç merkezleri adına hizmet ettiği bilinen aktörlerin tutumları bir kenara bırakılırsa; meseleyle ilişkili geniş bir kesimin çözüm konusunda üzerinde ittifak ettiği ismin Başbakan Erdoğan olduğu açık. Cezaevindeki isimler dahi çözüm konusunda Başbakan Erdoğan'ı işaret ediyorsa, durup düşünmek lazım. Bu nedenle de, Başbakan'ın şahsında ortaya çıkan umudu söndürmeye yönelik tutumları boşa çıkarmak önemli.

Umudu söndürmeye ilişkin adımlar

Dış aktörler bir kenara bırakılırsa, meselesinin çözümü konusunda oluşan atmosferi bozma heveslisi unsurların üzerinde yoğunlaştığı birkaç girişimden bahsedilebilir. Üzerinde durdukları ana konu, önümüzdeki sürece ilişkin siyasi projeksiyon ve Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin analizler yapmak. Başbakan Erdoğan'ın çözüm konusunda adım atmasını engellemek isteyenlerin umut bağladığı temel argümanın bu olduğu biliniyor. Bunu boşa çıkarmak önemli. Bu arada, dile getirilen değerlendirmelerin öngörüden öte, 'siyasal tehdit' amacı taşıdığını not etmek lazım.
Siyasete egemen kılınmak istenen politik dildeki düzey de, diğer bir sorun noktası. Dayatılmak istenen politik dilin; kapsayıcı, analiz edici ve sorun çözücü olmadığı, tam aksine çözümsüzlüğe umut bağlayanlara can suyu taşıdığı açık. Bu nedenle; sorun çözücü siyasi tutum, siyaseti sığlaştırma dayatmalarına teslim olmayan duruş, hak ve özgürlük talepleri konusunda eski Türkiye reflekslerine pirim vermeyen yaklaşım üzerinden geliştirilecek politik dil ve yönetim tarzı ülkeyi rahatlatır.
Şiddeti çıkış yolu olarak önerenlerin azımsanmayacağı açık. Güvenlik merkezli yaklaşım ve 'yerli olmayan akıl verme heveslisi' kimi isimlerin, baskıcı politikalar konusundaki davetkârlıklarının, çözüm çabalarını sabote etmeye yönelik eski Türkiye reflekslerinin tezahürü olduğunu görmek lazım! Bu bağlamda, siyasi alanı daraltmayı da içeren farklı şiddet önermelerinin, Türkiye'yi kuşatmak isteyen merkezlerin çabalarına katkı sağladığı gerçek. Asıl olan ise şiddet önermeleri üzerinden eski Türkiye reflekslerine teslim olmamaktır.

Kapsayıcı bir proje ihtiyacı

Temel problemlerden birisi de; sorunun kapsamlı bir proje dahilinde ele alınmaması, dönemsel yaklaşımlarla çözüleceğinin düşünülmesi, hak ve demokratikleşme talepleri konusunda eski reflekslerden kurtulamama sayılabilir. Bu tutumun, tüm çabalara karşılık Kürt meselesi konusunda da belirleyici olmaya devam ettiği açık. Tam da bu nedenle, Türkiye'yi dönüştürme ve dünya siyasetinde belirleyici konuma getirme gayreti içinde olan AK Partinin, bu tutuma prim vermeyerek soruna yaklaşması önemli.
Çözüm için atılması gereken adımların neler olabileceğinin sorgulanması, olabilirliği göstermesi açısından süreci rahatlatır. Bu bağlamda; Yeni anayasa çalışmasını tamamlamak, mağduriyetler nedeniyle vatandaştan 'özür dilemek', haklar üzerindeki kısıtlamaları kaldırmak, etnik çağrışımları terk etmek, kamu hizmetlerine erişimin önündeki engelleri kaldırmak, demokratikleşme için yapılan düzenlemeleri, bürokratik oligarşinin engelleme girişimlerine karşı, anayasal güvence altına almak, cumhuriyet paradigmasını hak, özgürlük ve adalet ekseninde revize etmek gibi başlıklar sayılabilir.
Bu noktada cevaplandırılması gereken soru; bu tür adımların atılmasıyla ne tür bir olumsuzluk ortaya çıkacak ve önemli olan ortaya çıkacağı var sayılan olumsuzluk mu, yoksa devletiyle barışmış bir toplumsal yapı mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA