Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

AB kulislerinden

Hükümet, AB'den tarih alma konusunda hep iyimser duruş sergiledi. Ancak son açıklamalarda iyimserliğin yerini sonucu garantileme rahatlığının aldığını görüyoruz.
Örneğin Başbakan Erdoğan, "17 Aralık'ta AB'den müzakere süreci onayı alınınca Türkiye yeni bir dönem yaşayacak" diyor.
Dışişleri Bakanı Gül, "Kritik eşiğin aşıldığını" söylüyor, "Müzakerelere başlanması" önerisi dışında karar beklemediklerini belirtiyor.
Haklılar. Tatil nedeniyle sessizliğe bürünen Brüksel'deki Avrupa mahallesi (AB kurumlarının toplandığı bölge) kulislerinde bir devrimin sancıları yaşanıyor. Buna karşılık Fransa ve Almanya'da kıyamet kopuyor.
Brüksel'deki heyecanın da, Paris ve Berlin'deki öfkenin de nedeni aynı: 1 Kasım'da görevi Romano Prodi ekibinden devralacak Jose Manuel Barroso başkanlığındaki yeni AB Komisyonu'nda dengelerin alt-üst olması. AB'nin iki motoru Fransa ile Almanya'nın tırnaklarının sökülmesi...
O kadar ki, Financial Times, "Komisyon'da Litvanya bile Fransa'dan daha etkin konuma geldi" diye alay ediyor. (Not: Litvanya, AB'nin 100 milyar Euro'luk bütçesinden sorumlu olacak, Fransa ise ulaşım-nakliyatla ilgilenecek...

"Yaşlı Avrupa"ya veda

Gerçekten de, Barroso'nun görev dağılımında cesur bir ameliyatın neşter izlerini bulabilirsiniz:
Prodi'nin komisyonu "Sosyal demokrat" çizgideydi, Barroso'nun takımı ise liberal. Ticaretten sorumlu komiserliğe getirilen İngiltere Başbakanı Blair'in dava arkadaşı Peter Mandelson, AB ile ABD arasında serbest ticaret bölgesi kurulması fikrinin sıkı avukatlarından. Bu da Atlantik'in iki yakası arasında ekonomik gerginliğin yerini güçlü ve genişletilmiş işbirliğinin alacağı anlamına geliyor.
İkincisi, yukarıda da belirttiğimiz gibi, AB'nin yeni üyelerinin kurucu ülkelerden daha etkin konuma gelmeleri. "Fransız basını bunu, "Fransa ve Almanya'nın aşağılanması" diye tanımlıyor, "Birinciler son sıralara oturtuldu" diyor. Yani, "Dağdakilerin bağdakileri kovması."
Komisyonun üçüncü özelliği, küçük üyelere büyüklerden daha etkin görevler verilmesi.
"Bütün bunlardan bize ne" diyebilirsiniz; haklısınız. Ancak püf noktası dördüncü özellikte gizli:
Barroso görev dağılımında ABD'nin Irak müdahalesini destekleyen dostlarını ödüllendirdi; İngiltere, İtalya, Danimarka, Polonya, İspanya, pastanın bol meyveli dilimlerini aldılar: Ticaret, adalet özgürlük ve güvenlik, tarım, bölgesel politikalar, ekonomik ve mali işler gibi.
Bir başka deyişle, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in o kıyametler koparan ayırımı hayata geçirildi: "Yaşlı Avrupa" bir dirsek darbesiyle çizgi dışına itiliverdi.
Böyle bir tabloda 17 Aralık'taki AB zirvesinde Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve Almanya Başbakanı Schröder, Türkiye dosyası önlerine gelince nasıl bir tutum izleyebilirler? Olasılıklar:
Yazı: Komisyon'a bakmayın, patron biziz.
Tura: Ne haliniz varsa görün.
"Yazı" lehimize. Çünkü Chirac ve Schröder, patronluklarını kanıtlamak için "parasit" yapacak bazı küçükleri susturur.
"Tura" da avantajlı, çünkü Fransa ve Almanya'nın boşvermesi AB'de "İç içe geçmiş çemberler" stratejisi için düğmeye basılacağı anlamına gelir: Siyasal birlik yanlıları, ekonomik birlik yanlıları. O çemberlerden birine girer, sonra diğerlerine atlama yolları ararız.
Yeter ki, ABD, Yaşlı Avrupa'nın damarına basacak bir çıkış yapmasın. Onun için de ABD'deki seçim telaşına güveniyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA