ŞU günler ülke olarak, millet olarak, o kadar büyük acılar yaşadık ki, böyle bir ortamda futbol oynamak, futbol konuşmak ve futbol yazmak anlamanı gerçekten yitiriyor. Futbol sahaları ve tribünleri bazen sadece futbolun oynadığı, seyredildiği yer değil, ülkede olanlara ve olaylara karşı kendinizi ifade ettiğiniz veya tepkinizi gösterdiğiniz yerler olabiliyor. Böyle bir misyonu var statların.
Tıpkı bu hafta bütün maçlarda bu duyarlığın ortaya konulduğu gibi. Bunları gerçekten hissederek yaşamalıyız.
İlla futboldan bahsetmek gerekirse dün akşam için, Beşiktaş, ligin başından beri belki en iyi, en kaliteli değil ama en kolay ilk 30 dakikalık bölüm yaşadı. Beşiktaş, rahat oynadığı bölümde topa sahip oldu, pas yaptı. Orta sahada hiç dirençle karşılaşmadan istediği pozisyonları oluşturabildi. Beşiktaş açısından kolay oyun son 10 dakikada tersine döndü.
Devre Beşiktaş'ın defansı çok geride kabul etmesinden dolayı, Mersin'in etkili oyunuyla kapandı. İkinci yarıda beklenen ise Mersin'in tempoyu artırması, özellikle Nobre'nin oyuna girişinden sonra da 18'e oynayacağı yüksek toplarla pozisyon üretmek olmasıydı.

Holosko girdi oyun değişti
Mersin, zaman zaman bu karambollerde pozisyonda da buldu Ama bu kadar önde oynama isteği tabiki arkasında geniş boşluklara sebep olacaktı ki öyle oldu. Beşiktaş, özellikle koşu özelliği olan Holosko'nun oyuna girmesinden sonra çok net 3-4 pozisyon buldu.
Bu bölümde oyuna girip maçı kurtarması gerekiyordu ama, bunda başarılı olamayınca skor heyacanı son saniyeye kadar yaşandı dün akşam...
Böylesine maçlarda öne geçip oyunun resmini değiştirmelisiniz. Dün akşam olduğu gibi bunu başaramazsanız. Oyun heran gidip gelebilir. Beşiktaş için bu böyle olmadı ama bunda önemli faktörlerden biri Cenk'in kaledeki performansıydı.
Onu da söylemek gerekir. Zor günler geçirdiğimiz bu dönemde umuyorum yaralarımızı çabuk sararız ve öyle acılarla bir daha hiçbir zaman karşı karşıya kalmayız...