Carvalhal geçen haftaki Mersin maçından memnun olsa gerek ki, derbiye sadece Necip-Marco değişikliği ile başladı ama oyun mantığı aynıydı. Maç oynanmadan önceki öngörümüzde dengeli oyunun Fenerbahçe'ye, tempolu oyunun ise Beşiktaş'a yarayacağını söylemiştik. İlk yarıda aynen böyle oldu. Topa sahip olarak kontrollü oynamak isteyen bir Fenerbahçe, tempoyu artırıp oyunu daha geniş alanlarda oynamak isteyen bir Beşiktaş vardı sahada. Oyunun ilk bölümlerinde Beşiktaş'ın istediği oldu. Fenerbahçe'nin istediği oyunu oynatmayıp, kendi düşündüklerini yapmak hem oyun anlamında hem de skor anlamında Beşiktaş'ı öne geçirdi. İlk yarının son bölümünde ise tempo oyununa ayak uyduran Fenerbahçe, oyunu dengeleyip gol yapamasa da iki üç net pozisyon buldu.
İkinci devrede de seyir keyfi yüksek bir oyun vardı. Tempo oyunu devam ediyor, oyun pozisyon anlamında iki tarafa da gidip geliyordu. Ve bu dakikalarda Fenerbahçe skor eşitliğini yakaladı. Daha sonrasında ise Beşiktaşlıların hep hayal ettiği Quaresma'nın birebirlerde adam eksiltip yaptığı asistle, Almeida'nın kafa golü geldi Beşiktaş'ı öne geçiren. Tabi ki bu organizasyonların çok daha fazla olması lazım.
Yani Quaresma'nın çok daha etkin, çok daha üretken olmasını kastediyoruz. Maçı 2-1'e getiren Beşiktaş'ın artık oyunu ele alıp bir şekilde maçı koparması gerekiyordu. Ama Cenk'in herhalde bundan sonra tecrübeler kısmına yazacağı, 'bu mesafede iki kişilik baraj yanlışını' bir daha yapmayacağını tahmin ediyorum. Eğer böyle baraj kurduruyorsanız 'Kale benim kontrolümde' demek istersiniz.

SEYRİ ZEVKLİ BİR MAÇ
Son bölümde Fenerbahçe'de gole büyük katkısı olan ve fizik kalitesini halen devam ettiren Caner'in oyundan çıkışını pek anlayamadım açıkçası. Sezonun bu ilk derbisine gollü ve temponun getirdiği seyri zevkli bir maçla başladık. Deplasmanda oynadığına ve oyun içinde skorun akışına baktığımızda bu beraberlikte sevinen tarafın Fenerbahçe olduğunu söyleyebiliriz.