Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar

Abuzittincim,
Şiddetli fırtına Güney Ege'nin, İstanköy'e doğru uzanan ucunu da vurdu. Birçok köy evinin damı uçtu, çitler çöktü, koca koca ağaçlar yıkıldı.. Denizde kaybolan sandallar var, kökünden kopup giden iskeleler..
Köy haberleri bizim şehir basınını ilgilendirmez. Beş, altı yıl kadar önceydi. Gene buralarda tam anlamıyla bora patlamıştı. Yalnız bizim Bördübet'de, Orman Müdürlüğü'nün açıklamasına göre, binden fazla çam ve günlük ağacı yıkılmıştı. Birçoğu köküyle birlikte toprağın üzerine yığılıp kaldıydı. Aynı gün Ankara da fırtınalı bi gün geçirmiş, yanılmıyorsam Etimesgutda bi minibüs, rüzgarın etkisiyle üç metre kadar ileriye savrulmuş, beş altı tane de ağaç devrilmişti.
Bu haber, bütün büyük gazetelerde, birinci sayfadan girdi. Bizim bin ağaçla ilgilenen hiç olmadı. Çok şirin küçücük bi yarımada hala kel kel sırıtır. Evet, toprak şimdilerde yemyeşil; üzerinde sarılı, kırmızılı, morlu rengarenk kır çiçekleri var ama, 30 yıl bekle ki orman yeniden yeşersin.
Birkaç ay oluyor. Sana Bördübetli Hasan'dan söz etmiştim. Ciğerlerinde kist görülen ve hastaneden ameliyat günü randevusu beklerken, her gün aç karnına bi kaşık bala karıştırdığı günlük yağı ile propolis yiyen, balcı arkadaşım.. Hastaneye ameliyat olmaya gittiğinde (Ege Üniversitesi) doktorlar ".. sen kendi kendini tedavi etmişsin, bize gerek kalmamış!" demişlerdi. İşte, o Hasan'a uğradım. Rüzgardan orası burası kırılan kovanlarını tamir ediyordu. " ..seni çok sağlıklı gördüm" dedim. Gerçekten öyleydi. Güneşten teni hafif yanmıştı. Elindeki ağır kovanı, sanki iskambil kağıdını masaya bırakıyormuş gibi çitin üzerine koydu: "Hamdolsun çok iyiyim" dedi. "Hele sigarayı tam bıraktıktan sonra çok daha iyiyim."
Ege Üniversitesi'nden sağlığıyla ilgili arayıp aramadıklarını sordum. Sormamışlar. "Gidip ciğerlerini kontrol ettirmeyi düşünmüyor musun ?" dedim. "Yoo, niye gideyim çok iyiyim" dedi. "İstersen bi güreş tutuşalım!".
Ben kim, Hasan'la güreşe tutuşmak kim Abuzittincim. Savurduğu gibi kovana yapışıp kalırım. Propolis diye kazırlar!
Hasan'dan nereye geleceğim; sen de belki gazetelerde okumuşsundur. Kanada'da Windsor Üniversitesi Hastanesi'nde, lösemi hastası John DiCarlio'yu, artık tedaviye cevap vermediği için evine göndermişler. Adam zaten 72 yaşında, son günlerini ailesiyle birlikte geçirsin diye. Fakat hastanenin doğal tedavilerle ilgili kliniği, üzerinde çalıştıkları bir bitki kökü ekstresini DiCarlio üzerinde, son bi şans, denemek istemiş. Kliniğin başındaki Dr.Caroline Hamm anlatıyor: "Hasta evinde yatarken, bu ekstreyi çay şeklinde verdik.. Dört ay sonra ciğerlerinde düzelme başladı. Üç yıl uygulamayı sürdürdük.. DiCarlio artık normal, sıhhatli bi insan".
Bu neyin ekstresi dersen Karahindiba kardeşim. Şimdi, o Kanada Hastanesi Bakanlığa başvurarak, Karahindiba kökü ekstresinin diğer hastalara da resmen uygulanabilmesi için izin istemiş. Ayrıca karahindibanın başka hangi kanser türlerine iyi gelebileceği konusunda çalışmalara başlamışlar. Bu birkaç yıl sürebilir diyorlar.
İşte iki hikaye. Biri Bördübetli Hasan, öteki Kanadalı Di Carlio.. Bilemiyorum yoruma gerek var mı?
Münasip yerlerinden öperim Abuzittincim.
Kardeşin Güneş.
tecelligunes@ yahoo.com.tr
Not: Alternatif tıpla ilgili yabancı doktorlar, doğal ilaçların, herkese iyi gelebileceğine dair bir kural olmadığını ısrarla söylüyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA