Sevgili dostum, kardeşim, can meslektaşım Yüksel Aytuğ evlendi. Nikâha gidemeyeceğim belli olunca, "Arayayım.. Çiçek yollayayım.. Telgraf çekeyim"e varıncaya dek yığınla şey düşündüm ve hiçbirini yapamadım.. Niye?. Niyesi yok.. Hani "Basiret bağlanması" diye bir deyiş vardır, aynen o oldu her halde..
Dün sabah Yüksel'i okurken "Gene harika yazmış" dedim içimden. HGS diye bir sistem getirdiler ya, "Hızlı Geçiş Sistemi" yani.. Onun rezillikleri üzerine, nasıl hızlı yazmış.. Adama evlilik yaramış.. Televizyonları aşmış, benim alanlarıma girmiş.. İster misiniz, eki de aşsın, benim köşeye yerleşsin!..
İnanılır şey değil.. Yahu satışa çıkarmışsın. Alan bildiğini yapacak zaten.. O zaman acelen ne?. Nedir bu KGS'leri kaldırmak, HGS'leri koymak gibi zamansız işkenceleri, hem de yarımlamak vatandaşın başına bela etmek.
Yüksel kendi çektiklerini anlattı. Ben yeğenim Ömer'in çektiklerini biliyorum.
İki günlüğüne İstanbul'a geldi. Bende kaldı. Bir de araba kiraladı.
Köprüden geçecek. KGS satışları bitti. Paralı geçiş de yok. Tek yol HGS.. O da PTT'de satılıyor, başka yerde yok. PTT'leri bilen kalmadı.
İnternette bulmuş bir postane, Ömer.. Gitmiş..
"Bizde yok. Her PTT'de yok.."
"Peki nerde var?."
"Köprüye yakın bir şube var. Orda olabilir.."
Oraya gitmiş Ömer..
"Ruhsatı verin!.."
Vermiş..
"Bu sizin adınıza değil.."
"Efendim kiraladım..
"O zaman HGS alamazsınız.."
"Peki köprüden nasıl geçerim, onu söyleyin!.."
"Kaçak geçersiniz.. (Gülmeyin, konuşmalar aynen böyle.. Dahası da var..) Kiralayan şirket bir hafta içinde HGS alırsa, mesele yok. Almazsa ağır ceza öderler.."
"Olur mu?. Benim suçumu şirket niye ödesin.. Siz bana başka yol söyleyin.."
"Köprü girişinde KGS gişesi var. Oraya gidin.."
"Artık KGS kartı satmıyorlar ki!.. O sistem bitti.."
"Resmi satış yok, ama mevcut KGS kartları ay sonuna kadar geçecek. Bu yüzden gişe önünde karaborsa kart satanlar var.
Onlardan alırsınız." (Ben size "Gülmeyin" demedim mi?. Hadi buyrun..)
Devletin memuru, karaborsacıya yönlendiriyor iyi mi?.
Gitmiş Ömer KGS gişelerinin oraya.. Karaborsacılar fink atıyor.. Üstelik soruyorlarmış "Kaç geçişlik istiyorsun ağbi?. İki, dört, sekiz!.."
"İşin acısı" dedi Ömer "Karaborsacı dolu köprü girişi, polisle de doluydu!.."
