Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Emel Sayın kitap yazmalı..

Öğleden sonraları evde olurum, okuma saatlerimdir ya.. DigiTurk'ta 104'ü keşfettim..
TRT, eski günlerden klipleri eski programlarından seçmeler yayınlıyor. Barışlar, Cemler, Modern Folklar..
Geçen gün geldim eve, gazeteleri salondaki masaya istifledim.
Divana uzandım.. Okumaya başlamadan kumandaya dokundum..
104.. Fonda nostaljik müzik olacak..
Birden Emoş'un sesini duydum.. (Emoş dediğim Emel Sayın..
Yakın aile dostumuzdu.
Holly ile de çok sevişirlerdi. Ankara'ya geldiğinde bizde kaldığı çok olmuştur..) Hem de en sevdiğim şarkılarından birini söylüyor..
"Yağdır mevlam su.."
Bir de hüzünlü anım var ki, bu şarkıyla.. Anı güzel aslında.. Hüznü..
Birlikte yaşadığım Kenan'la (Onuk), Cüneyt Ağabey (Koryürek) artık yaşamıyorlar.
1987 yazı..
Roma'da Dünya Atletizm Şampiyonası izliyoruz, Olimpiyat Stadı'nda.. Sabah seansından çıktık.. Nasıl sıcak, buram bir Akdeniz günü.. Basın çıkışının orda 10 metre genişliğinde bir yol var. Yolun öte yanında MPC..
Yani "Ana Basın Merkezi.." Yani, klimalı salonda espressolarımız..
Emoş'un o yıl meşhur olan bir şarkısı var.. "Yağdır mevlam su.."
Dilime dolanmış..
Stattan çıktık, karşıya geçmek için yaya geçidinde yeşil ışık bekliyoruz, bu şarkıyı mırıldanıyorum.. "Yağdır mevlam su.."
Yahu, mevlamdan başka şey isteseymişim.. O çöl güneşi ve sıcağı bir anda nasıl karardı..
Nasıl bir yağmur boşandı, aniden.. 10 metre öteye koşana kadar, donumuza kadar ıslandık inanın.. Merkezde oturamadık, otele gidip üstümüzü değiştirdik öyle..
Kenan'la Cüneyt Ağbi seyahat boyu o şarkıyı söylememi yasaklamışlardı.
O şarkıyı duyunca, okumayı bırakıp kafamı kaldırdım ki, o yıllardan kalma bir program..
Kendisine çok yakışan bir kırmızı tuvaleti vardı Emoş'un hatırlarım..
O üzerinde ve eşsiz edası, havası, işvesi ve benzersiz el ve parmak nazıyla söylüyor..
Yüzüne baktım.. Geçen kış Günay'da izlediğim o anlamlı, o insana baktıkça bakma arzusu ve keyfi veren yüz, aynen.. "Geçen yıllar Emoş'un yüzünde zerre iz bırakmamış.. Ayni anlam, ayni ifadelendirmeler, ayni çekicilik, güzellik" demiştim Günay'da, hatırladığım kadarıyla..
İşte karşımda o yılların Emel'i.. Doğru hatırlamışım..
Ayni yıllarda, ayni yaşlarda arkadaşlık ettiğim şöhretlerin çoğunun yüzüne bakamıyorum oysa..
Bana bakan yüzleri değil çünkü.. Ruhsuz, ifadesiz bir maske takmışlar sanki..
Gerdirmek için ya ameliyat üstüne ameliyat, suratta ifade taşıyacak ruh bırakmamış..
Ya da botoks, çizgileri yok etmiş ama, dondurmuş yüzü, öldürmüş ifade gücünü...
Yahu filmlerde, üniversite yıllarımda aşık olduğum yıldızların yaşlılıklarını görüyorum..
Tüm güzellikleri ve tüm ifadeli yüzleriyle yaşlanmayı başarmışlar.. "Bizde niye olmuyor" diyordum..
İşte Emoş başarmış, nasıl yapmışsa..
Bence oturup kitabını yazmalı..
İnsan 30 yıl önceki yüzünü aynen, tüm güzelliği, edası, işvesi, nazı, ruhu ile nasıl korur, diye kitap yazmalı..
Valla, best seller olur!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA