Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

İklim Bayraktar Kaleli'nin eşiyle ne konuştum?

"İlahi adalet!"
Bir bilseniz ne çok seviyorum ben bu sözü.
Çünkü hiçbir adalet onun yerini tutmuyor.
Onun gibi alıp adamı duvardan duvara çarpmıyor.
Bakın o söz yine tecelli etti.
Oda TV baskınından ve Soner Yalçın'ın gözaltına alınmasından sonra, Beyaz TV'de her salı katıldığım "4 Kadın, 1 Erkek" adlı programda haykırdım.
O haftaki moderatörümüz Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk'tü.
"Bunlar için üzülmüyorum. Çünkü bunların yaptığı iş gazetecilik değil, tetikçilikti. Bunlar bana da alçakça saldırdılar. İftira, yalan, dolan haberlerle beni kadınlığım üzerinden vurarak itibarsızlaştırmaya çalıştılar. 13 yaşında bir erkek çocuğu sahibi olmamı hiçe sayarak bütün ahlaksızlıkları ile beni yok etmeye çalıştılar" diyerek Soner Yalçın ve çetesinin habercilik zihniyetini anlatmaya çalışıyordum bütün gücümle.
Rejideki arkadaşlar kulağıma, "Soner Yalçın'ın asistanı ve Oda TV yazarı İklim Bayraktar-
Kaleli cevap hakkını kullanmak üzere telefonla bağlanmak istiyor" diye uyarınca, "Bağlayın" dedim.
Bağladılar.
O ana kadar adını bile duymadığım İklim Hanım, Soner Yalçın'ın ateşli bir taraftarı gibi başladı bana saydırmaya:
"Millet senin kişisel meselelerini dinlemek zorunda değil. Sen Soner'in adını bile ağzına alamazsın. Onun yaptıkları, yazdıkları, gazeteciliği de ortada. Seninki de! Kes sesini!" şeklinde konuşarak onlarca hakaret etti.
Bunun üzerine, "Bir kadın olarak bana yapılan bu alçaklıkları kınamıyor ve bir de üstüne alkış tutuyorsun. Yazıklar olsun sana!" dedim.
O da cevaben; "Oğlun senden bir gün utanacak ama Oda TV'de hakkında yazılanlardan dolayı değil. Onursuzca yazdığın bu yazılarından, göz göre göre vatanı peşkeş çektiğinden dolayı" mealinde sözler söyledi ve sonra da kapattı telefonu.
Kayıtlar arşivlerde vardır. Dileyen bulup izleyebilir.
Meslektaşım olduğunu söyleyen bir kadının, bir hemcinsine alçakça yapılan bu saldırıları hâlâ görmezden gelip, o namussuzlukları bir yana koyup benim haklı isyanımı anlayamamış olmasından acayip hicap duymuştum.
Yalan yok.
İçimden, "İnşallah Allah senin de başına böyle bir iş getirir de bir gün, ne demek istediğimi o zaman anlarsın!" diyerek için için ah da etmiştim.
Birkaç gün önce İklim Kaleli ile ilgili, Baykal'ın onu taciz ettiği, Soner Yalçın tarafından Halk TV'yi ele geçirmek için şantaj amaçlı kullanıldığı yönündeki haberler gazetelerin manşetlerini süslemeye başlayınca bir garip oldum tabii.
Hele hele serbest bırakıldığı anda savcılığın önünde basına yaptığı, "Bir oğlum var. Onu ağlayarak bıraktım. Çok üzüldü. Ailemden, oğlumdan özür diliyorum" açıklamasını duyduğumda...
Çok fena oldum.
Yalan yok! Bir yandan, "Oh olsun sana!" dedim ama bir yandan da, onun küçük oğlunu ve kocasının düştüğü güç durumu gözümün önüne getirdim.
Çok ağır bir durumdu gerçekten. İzahı, tarifi zor bir resimdi.
Uzatmayayım.
Sadece bir insanlık dersi vermek ve içimi büzüm büzüm yapan o konuşmasını kendisine hatırlatmak için aradım İklim Bayraktar Kaleli'yi.
Eşi çıktı telefona.
"Beyefendi. Eşinize söyleyin. Yaşadıkları çok üzüntü verici ama kendisine Oda TV'de şahsımı sırf karalamak amacıyla yapılan o iğrenç, iftira içerikli haberlere alkış tutmasını hatırlatmak istedim. Söyleyin ona. Allah'ın sopası yok ama adaleti var! Çok çabuk tecelli etti. Umarım bu başına gelenler onun için iyi bir insanlık dersi olur!"
Adamcağız kapattı telefonu.
Ama mahcubiyetle.
Aradan bir ya da iki saat geçti ki, bu kez eşi beni aradı.
"Mail adresinizi verirseniz eşim size bir açıklama gönderecek. Sonra da sizinle konuşmak istiyor" dedi.
Adresimi verdim. Avukatı bir basın açıklaması yapmıştı. Açıklamada, Deniz Baykal'la yaşanan taciz iddiaları doğrulanıyordu ve meselenin bizzat İklim Hanım tarafından Kılıçdaroğlu'na ve Gürsel Tekin'e falan aktarıldığı anlatılıyordu.
Sonunda da; "Evli ve 1 çocuk annesi olan müvekkilimin bu konumunun göz önüne alınarak, bu meselenin artık daha fazla haberleştirilmemesini önemle rica ediyoruz ve haberleştirilmesi halinde yasal bütün haklarımızı kullanacağımızı da bilgilerinize sunuyoruz" diyordu.
Tekrar aradım eşini ve açıklamanın geldiğini, okuduğumu bildirdim.
İçim yanmış ya!
Birkaç söz daha ettim adamcağıza.
O da kibarca, "İklim Hanım çok üzgün. Sizinle konuşmak istiyor. Bence iki kadın meslektaş olarak bu konuyu konuşsanız daha iyi olur!" teklifinde bulundu.
Reddettim.
Bunu yaparken de şöyle konuştum son olarak;
"Beyefendi. Ben kadın olmayı beceren, başarabilen, vicdanlı meslektaşımla konuşurum ancak! Emin olun sizin eşinizde ne vicdan var ne kadınlık! Ne analık ne de insanlık! Size söz veriyorum. Ben eşinizle ilgili bu taciz olayı nasıl olmuş, neden olmuş, sonuçları nedir falan yazmayacağım. Ama bunu ona olan saygımdan falan değil, size ve çocuğunuza olan merhametimden yapacağım! Tekrar geçmiş olsun... Hoşça kalınız..."
Bir kez daha mahcup oldu adam.
"Anlıyorum sizi..." diyebildi sadece...
"Anlıyorum..."

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA