Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Hangi Kılıçdaroğlu gerçek?

İzniniz olursa bugün epeyce bir zamandır kaleme almayı düşündüğüm bir izlenimimi paylaşacağım sizlerle.
12 Haziran'a doğru iyiden iyiye ısınan meydanların belki de en şaşırtıcı ismi olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun son iki yılda uğradığı inanılmaz değişimin nedenlerini ve sonuçlarını aktaracağım. (Analizime önce Sayın Kılıçdaroğlu'nun 2009'daki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına fokuslanarak başlamak istiyorum. Zira dikkatinizi çekmek istediğim değişim meselesi oradan başlıyor)
Sevgili okurlarım. Eminim şimdi size, "Söyleyin bana lütfen. O dönem nasıl bir Kılıçdaroğlu vardı karşımızda?" diye sorsam büyük çoğunluğunuz şöyle cevaplar verirdi bana:
"Biraz merhum Ecevit'e, biraz merhum Erdal İnönü'ye benzeyen, gayet sakin bir duruşu olan, her ne olursa olsun katiyen öfkelenmeyen ve bütün bu özellikleri ile diğer siyasilere fark atan bir sakin güç! Hemen hemen her insana, 'Bu adamın kesinlikle sinirleri alınmış!' dedirten ve ona oy vermeyenlerin bile büyük beğenisini kazanan bir siyasi figür. Televizyonlarda düello yaptığı rakiplerine bile, 'Acayip bir adam yahu! Ne dersen de, ne söylersen söyle sinirlenmiyor! Bu haliyle insanı daha da öfkelendiriyor. Sinir komasına sokuyor!' dedirten şaşırtıcı bir karakter!"
Gerçekten ilginç bir tipti o günün Kılıçdaroğlu'su.
O enteresan duruşuyla sadece CHP'lilerin değil, sağ siyasetten önemli isimlerin de takdirini kazanmıştı. Mesela Aydın Menderes. 2009 seçimlerinden hemen sonra SABAH gazetesi için gerçekleştirdiğimiz söyleşide Kılıçdaroğlu için şu ifadeleri kullanmıştı:
"Çok başarılı buluyorum. Türk insanının, milletinin istediklerini, ne beklediğini iyi kavramış. İstanbul İl Başkanı ile iyi bir ikili olmuş. Sonuçta Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin, bu yapı içinde takım ruhuyla başarılı bir kampanya yürütmüş oldular. Kılıçdaroğlu'nun özelliği kimseye benzememesi. Sinirlerine hâkim, dikkatli. Benzetilenler içinde de en az Gandi'ye benziyor. Çünkü kanlı canlı bir tip. Anlaşılır konuşmaya özen gösteriyor, lafı dolandırmıyor. Sol sloganı yok, doğrudan olayın üzerine gidiyor somut olarak, mesele budur zaten. Kimseyle de kavgaya girmiyor!" demişti. (Arşivden bulup okuyabilirsiniz...)
Menderes gözlemlerinde yüzde yüz haklıydı. Zira o günün Kılıçdaroğlu'su sırf bu özelliklerden dolayı CHP tarihinde bir rekor kırarak İstanbul'da yüzde 37 gibi bir oranı yakalamıştı.
Evet Büyükşehir'i kazanamamıştı ama sağ seçmenin de desteği ile başarılı bir yenilgiye imza atmıştı.
Peki şimdi nasıl bir Kılıçdaroğlu var karşımızda?
Öfkeli... Sinirli... Bazı zamanlar ağzından çıkanı kulağı duymayan... Israrla, "Asabımı bozmayın yıkarım kardeşim ortalığı" görüntüsü vermeye çalışan bir siyasi figür.
Haklı olarak şaşırıyoruz...
Ve ister istemez, "Acaba hangisi gerçek? 2009'daki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Gandi Kemal mi, yoksa 2011 seçimine giderken karşımıza bıçkın delikanlı edasında dikilen Kılıçdaroğlu mu?" şeklinde bir soruyu sormak zorunda kalıyoruz.
Bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz ama ben bugünkü Kılıçdaroğlu tipinin katiyen gerçek bir tip olduğuna inanmıyorum.
Bugünün Kılıçdaroğlu'sunun etrafına doluşmuş ve kokuşmuş bazı pazarlamacıların, "Seni ancak meydanlarda racon kesersen, Tayyip Erdoğan gibi esip gürlersen, halkın anlayabileceği dilden konuşabilirsen, argoyu çok güzel kullanabilirsen ve Baykal gibi bağırıp çağırırsan satabiliriz" şeklinde gazlamalarla meydana çıkarttıkları uydurma bir tip olduğuna inanıyorum.
Yani diyorum ki ezcümle; "Üzgünüm ama bugünün Kılıçdaroğlu'su bazı işi bilmeyen, siyasetten rant uman zavallı bir güruhun piyasaya sürdüğü sıradan bir pazarlama ürünüdür Sayın Okurlar!"
Ve maalesef ki bu ürün kendilerinin elinde patlayacaktır 12 Haziran akşamı!
Biliyorum kızacak Kemal Bey bu yazdıklarıma. Ama bilmeli ki ben bu konuda çok samimiyim.
Emin olunuz ki kendisi 2009'daki o halini muhafaza etmiş olsaydı ve tabii ki yine o kötü, berbat pazarlamacıların, "Şunu, bunu, filancayı aday gösterirsek oy patlaması yaparız!" lafazanlıklarına kanıp, Ergenekoncuları, sicili bozuk adamları aday göstermeye kalkmasaydı ve tabii ki örgütünü küstürmemiş olsaydı kesinlikle partinin durumu bugün olduğundan çok başka bir yerde olacaktı!
Tamam belki yine tek başına iktidar olacak kadar bir oy oranına sahip olamayacaktı ama İstanbul'da yakalamış olduğu başarıya yakın bir başarı elde edecekti!
Ve hiç değilse 13 Haziran sabahı birileri karşısına, "Yeniden CHP!" sloganıyla dikilip, "Sen de yüzüne gözüne bulaştırdın! Haydi kurultaya!" diyemeyecekti!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA