Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Git Sayın Başkan! Artık git!

Dün YGS sonuçları açıklandıktan hemen sonra televizyonun karşısına geçip yorumları izlemeye koyuldum. En çok da 500 sorunun tamamını bilerek YGS birincisi olan Ankara Fen Lisesi öğrencisi Mehmet Bilal Doğan'ın ne diyeceğini merak ediyordum. Okulundan canlı bağlantıya geçilen Mehmet kendinden gayet emin bir edayla cevapladı basın mensuplarının sorularını. Allah nazardan saklasın zehir gibi bir çocuk. Böyle bir sonucu zaten beklediğini filan söyledikten sonra gazetecilerin şifre ile ilgili iddialarına yine kendinden emin bir üslupla cevap verdi Mehmet.

"Bizim Ankara Fen Lisesi öğrencilerinin şifreyle mifreyle işi olmaz. Çalıştık hepimiz gece gündüz.
İnanmak istemiyorum bu iddialara. Sırf bu yüzden sınav iptal edilirse hayal kırıklığı yaşarım"
dedi.
Bu yanıtı üzerine bir gazeteci, "Peki sınavla ilgili şifre iddiaları hiç moralini bozmadı mı? Motivasyonuna olumsuz etkisi olmadı mı?" sorusunu yöneltti.
"Hiç takılmadık oralara. Arkadaşlarla moralimizi bozmadan LGS'ye de aynı biçimde hazırlanmaya devam ettik. Bu konu ile ilgilenmemek için medyayı bile takip etmedik! Sadece ders çalıştık!" dedi bu defa da.
Mehmet'in bu açıklamalarının hemen akabinde, izlediğim haber kanalı İstanbul Silivri'de bir dershaneye canlı bağlandı. Muhabir, oradaki öğrencilere; "Nasıl memnun musunuz sonuçtan?" der demez çocuklar başladı zehir zemberek ifadelerle döktürmeye.
"Memnun değiliz. Çünkü beklediğimiz sonucu alamadık ama eminiz şifreyi bilenler bizden daha iyi yaptı. Bu sınavın iptal olması gerekiyordu. Zaten şifre iddiaları yüzünden moralimiz bozuldu.
1 aydır ders çalışamıyoruz. Güvenimizi kaybettik. Önümüzdeki sınava hazırlanacak gücü bulamıyoruz"
falan diyorlardı.
Evet kaybedenler kulübündendi bu sözleri söyleyen öğrenciler ama sonuçta haklı oldukları bir nokta vardı.
Çünkü bahanesi, "Sehven" olsa da ortada ayan beyan duran bir şifreleme vardı!
Sonra başka haber kanallarına geçtim. Baktım ki oralarda da benzer tablolar.
Yani bir yanda sınavı hakkıyla kazanan şampiyonların şanlı gururu, diğer yanda ise başaramadıkları için kaybedenlerin haklı durumu!
Gerçekten bu tablo karşısında ne diyeceğimi bilemedim.
O nedenle de önce Mehmet'in anasının yerine geçtim.
Ve, "Böyle bir başarı elde etmiş oğlumun karşısında sınava dair iptal söylentileri olsaydı ne yapardım acaba?" diye sordum kendi kendime...
Cevabım doğal olarak; "Yıkardım herhalde ortalığı!" şeklinde oldu.
Ama sonra kaybeden çocukların analarının yerine geçtim. Herhalde şifreye bağlı kopya şüphelerinin hâkim olduğu böyle bir iklimde oğlumun kaybetmesini içime sindiremezdim ve muhakkak; "Tamam oğlum yapamadığı, çalışmadığı için kaybetti ama ya başka birilerinin çocukları hak etmediği halde şifre sayesinde bu sınavı kazandıysa?" deyip deyip kendi kendimi yer bitirirdim.
Çünkü ben de bir anayım ve üstelik benim oğlum da yaklaşık 1 ay sonra hayatının geri kalanında belki de çok önemli rolü olacak kritik bir sınava girecek!
İşte dün karşımdaki o ikircikli tabloya baktıkça sinir oldum.
Ve bütün bu kahroluş durumumun aklıma getirdiği ÖSYM Başkanı Ali Demir'i düşündükçe iç geçirip, "Algoritma kadar başına taş düşsün inşallahhhh!" diyebildim sadece.
Çünkü bana göre YGS ile ilgili bütün yaşanan bu olumsuzlukların tek müsebbibi o!
Daha olayın başında ne yapacağını ve böyle bir krizi nasıl yöneteceğini bilemediği için süreç bu noktaya geldi.
İnsan düşündükçe, Mehmet'in gün gibi ortada olan başarısının üzerine şaibeli konuşmaları, yorumları falan dinledikçe deliriyor.
İsyan ediyor ister istemez!
Bir kere şifre senin neyine kardeşim?
Yok muydu yani bu işin başka bir tekniği?
Hadi diyelim kendi kendinize bir halt yediniz ve kalktınız 40 Matematik sorusunun 27'sini şifrelediniz!
Belli oldu ki başkanı olduğun kurum yaklaşık 10 milyon insanı ilgilendiren bir meselede sehven ya da değil bir hata yapmış.
Korkunç bir skandala imza atmış!
Daha ne duruyorsun o kurumun başında?
Hâlâ ne konuşuyorsun ortalıklarda? Kanal kanal gezip, "Yok öyleydi, yok böyleydi, şöyleydi" türü çevir kazı yanmasın laflarla milletin aklını niye iyice bulandırıyorsun?
Yapacağın hareket gayet basitti aslında!
Çıkacaktın kamuoyunun önüne, "Özür dilerim. Büyük bir hata yaptık. Bu hatanın bedelini istifa ederek ödemek istiyorum" deyip görevini derhal bağımsız bir kurula emanet edip çekilecektin bir kenara!
Sen ne yaptın oysa?
Durdun da durdun o koltuğunda...
Sündürdün de sündürdün!
Yok yere muhalefetin ekmeğine ballı yağı sürdün ve hiç alakaları olmadığı halde bu salak şaçma yönetimsizliğinden dolayı iktidarı muhatap edip adamlara göz göre göre gol attırdın!
Bence artık daha fazla sündürme Ali Bey!
Git artık!
Bırak o koltuğu!
Hiç değilse bu çocukların, onların analarının babalarının ikinci sınava giderken yüreklerini rahatlatacak küçük bir jest yap!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA