Ahund Molla Kimdir?

Babası Molla Hüseyin, Herat asıllı seyyar bir vâizdi. Meşhed'de doğdu ve ilk tahsilini orada yaptı. 1860 yılında Hâdî-i Sebzevârî'den felsefe öğrenmek için Sebzevâr'a gitti; daha sonra Tahran'a geçip Molla Hüseyin Huî'nin yanında felsefe tahsiline devam etti. Fıkıh derslerini ise Necef'te o zamanki Şiîler'in tek merci-i taklîdi (fıkıh otoritesi) olan Şeyh Murtaza Ensârî'den aldı. Ensârî'nin 1864 yılında vefatına kadar yanından ayrılmayan Ahund, onun en meşhur talebesi olan ve ölümünden sonra tek merci-i taklîd haline gelen Hasan eş-Şîrâzî'nin derslerine de devam etti.

1874'te Şîrâzî Necef'ten ayrılıp Sâmerrâ'da yeni bir ilim merkezi kurunca, Necef'te Ahund'un yıldızı iyice parlamaya başladı. Her gün fıkıh usulü konusunda verdiği konferanslar İslâm dünyasının muhtelif bölgelerinden gelen talebeler tarafından görülmemiş bir ilgi ile takip edildi. Şîrâzî'nin 1894 yılında vefatından sonra Sâmerrâ önemini kaybedince Necef eski yerini tekrar kazandı ve Ahund Şiîler'in tek merci-i taklîdi oldu. Talebelerinin sayısının 1000'i bulduğu, bunlardan 120'sinin ictihad derecesine yükseldiği rivayet edilir. Bunların en önde gelenleri arasında Muhammed Hüseyn-i Nâînî, Aka Ziyâeddîn-i Irâkī ve Muhammed Hüseyin Kumpânî zikredilebilir.

Ahund ilmî faaliyetleri yanı sıra İran'ın siyasî ve içtimaî işleriyle de uğraşmıştır. 1898'de Şîraz'da Şirket-i İslâmiyye adı altında bir mensucat fabrikası kurulunca, Ahund ithal edilen elbiseleri boykot etmeyi ve ancak İran'da yapılanları giymeyi bütün müslümanlar için farz ilân etti. 1905'te gerçekleşen Meşrutiyet İnkılâbı'nı destekledi. Necef'te diğer iki büyük müctehidle birlikte bu inkılâbı teyit eden fetvalar verdi; meşrutiyetin istikrarı için mücadele etmeyi bir nevi cihad ve ona karşı çıkmayı irtidad (dinden dönme) saydı. 1907'de tahta geçen Muhammed Ali Şah'tan İslâmiyet'in emirlerine uymasını, İran'da endüstri ve modern ilimleri teşvik etmesini ve yabancıların İran'ın iktisadî zenginliklerini istismarlarına son vermesini istedi.

Haziran 1908'de meclis şah tarafından kapatılınca Ahund meşrutiyetin tekrar kurulması için büyük gayret gösterdi. İngiliz, Rus, Fransız, Alman ve Osmanlı devletlerine Muhammed Ali Şah'a yardımda bulunmamalarını isteyen telgraflar çekti ve İran halkının şahın hükümetine vergi ödemesini haram ilân eden bir fetva verdi. Şahı devirmek için Kafkas müslümanlarını İran'daki kardeşlerini desteklemeye davet etti. 1908'de İstanbul'da meydana gelen olaylardan sonra Genç Türkler'i tebrik etti ve her iki ülkede -Osmanlı Devleti'nde ve İran'da- meşrutiyetin desteklenmesini istedi. Bütün bu teşebbüsler sonuç vermeyince Ahund 1909 yılının ilkbaharında Necef'te büyük bir taraftar topluluğunu yanına alarak bizzat İran'a gitmek için hazırlıklara başladı. Fakat 15 Temmuz'da Tebriz'den Tahran'a gelen bir meşrutiyet ordusu şahı devirdi. Yeni mecliste şeriata uymayan bazı kanunların çıkarılması üzerine Tahran'a bir protesto telgrafı gönderen Ahund'un meşrutiyeti desteklediğine pişman olduğu söylenir. 1911'de Muhammed Ali Şah'ı yeniden tahta geçirmek maksadıyla Ruslar İran'a saldırınca Ahund yine büyük bir gönüllü ordusu toplayıp Ruslar aleyhine savaşa katılacağını açıkladı. Ancak 13 Aralık 1911'de evinde ölü olarak bulundu. Rus ajanları tarafından öldürülmüş olması ihtimali ileri sürülmüştür.

Siyasî faaliyetleri belli bir sonuç vermediyse de fıkıhta önemli bir miras bırakmış bulunan Ahund, müceddid* olarak anılmaktadır. Mantığa büyük önem veren Ahund, fıkhî hükümleri aklî esaslara dayandırmakta çok başarı göstermiştir. Usul ilminin her iki bölümünü (amelî ve lafzî) etraflıca anlatan iki ciltlik kitabı Kifâyetü'l-uṣûl (Tahran 1303), Şiî fıkhının ana kaynaklarından biridir. Ahund'dan sonra gelen fakihler usul konusunda yeni eserler ortaya koymak yerine onun kitabı üzerine şerh yazmakla yetindiler; şerhlerin sayısı yüzü aşmaktadır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA