Akkoyunlular Kimlerdir?

Oğuzlar'ın Bayındır boyuna mensup olduklarından kendilerine Türk kaynaklarında Bayındır Han Oğlanları, İran kaynaklarında Bayındıriyye adları da verilir. Çeşitli oymaklardan meydana gelmişlerdir. Muhtemelen, Moğol istilâsı üzerine Anadolu'ya gelen Türkmenler'den olup Diyarbekir'in Ergani yöresine yerleştiler ve Artuklular'a bağlandılar. Tarih sahnesine çıkışları, 1340'ta Tur Ali Bey idaresinde Trabzon Rum İmparatorluğu'na yaptıkları akınlarla başlar. Tur Ali Bey Erzincan ve Bayburt hâkimleri ile birlikte 1348'de Trabzon'u kuşattıysada bir sonuç alamadı. Trabzon Rum İmparatoru III. Alexios, kız kardeşini Tur Ali Bey'in oğlu Kutlu Bey'e vererek onunla akrabalık kurdu. Kendisinden sonra Akkoyunlular'ın başına geçen oğlu Kutlu Bey zamanında (1362-1388) Anadolu'nun siyasî durumunda önemli gelişmeler oldu. Karakoyunlular Musul'dan Erzurum'a kadar olan yerleri hâkimiyetleri altına aldılar. Şebinkarahisar hâkimi Pîr Hüseyin Bey de Erzincan ve Bayburt'u ele geçirdi (1362). Onun da ölümü üzerine (1378), Erzincan ve Bayburt Eretna emîrlerinden Mutahharten'in eline geçti. Kutlu Bey'in oğlu (Ahmed Bey olmalı), Eretna Hükümdarı Alâeddin Ali Bey tarafından gönderilen kuvvetlerin Erzincan'ı kuşatması üzerine (1379), Mutahharten'in yardımına giderek onları mağlûp etti. Eretna Devleti emîrlerinden Kadı Burhâneddin'in iktidarı ele geçirmesinden (1380) bir süre sonra da Kutlu Bey'in oğlu Ahmed Bey Sivas taraflarına akınlar düzenleyerek onun kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. Kutlu Bey'in ölümünden sonra Erzincan hâkimi Mutahharten, aralarındaki ittifakı bozarak Akkoyunlular'a saldırdıysa da daha sonra mağlûp edildi. Bunun üzerine Mutahharten Karakoyunlular'la anlaşarak onları bozguna uğrattı, Ahmed Bey ile kardeşi Hüseyin Bey de Kadı Burhâneddin'e sığındılar. İki kardeş Kadı Burhâneddin'le birlikte Amasya Seferi'ne katıldılar. Ahmed Bey Kadı Burhâneddin'in Erzincan Seferi'ne (1394) iştirak ederek ona yardım etti. Kadı Burhâneddin de kendisine Erzincan'dan Bayburt'a kadar olan yerleri dirlik* olarak verdi. Kutlu Bey'in diğer oğlu Karayülük Osman Bey bir müddet tek başına faaliyette bulunduysa da, sonra o da Kadı Burhâneddin'in hizmetine girdi. Ancak bir süre sonra Kadı Burhâneddin ile araları bozuldu, hatta 1398'de üzerine yürüyen Kadı Burhâneddin'i esir alıp Sivas surları önlerinde hayatına son verdi. Fakat Sivas'ı eline geçiremediği gibi buna engel olmak için gelen Osmanlı kuvvetlerine yenildi. Bu başarısızlıktan sonra Mutahharten'in telkini ile Timur'un hizmetine girdi. Timur da kendisiyle birlikte Sivas kuşatmasında ve Suriye Seferi'nde bulunan Karayülük'e Âmid'i (Diyarbakır) verdi. Karayülük Osman Bey Timur'la Ankara Seferi'ne katıldı (1402). Bu seferden sonra Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'da hâkimiyetini sağlamlaştırmaya çalıştı. Sultan Ferec'e karşı hükümdarlığını ilân eden Memlük emîrlerinden Çekim'i 1407'de Âmid önünde mağlûp etmesi şöhretini daha da arttırdı. Ancak bu sırada Timur'un torunu Ebûbekir'i yenerek Azerbaycan'ı ele geçiren Karakoyunlu beyi Kara Yûsuf'la giriştiği savaşlarda başarılı olamadı. Karayülük 1409'da Mardin'i kuşattıysa da bu, şehrin Kara Yûsuf'un eline geçmesi ve Artuklu hânedanının son bulmasıyla sonuçlandı. Mardin bölgesinde yaptığı tahribat sebebiyle üzerine yürüyen Karakoyunlu beyi Kara Yûsuf önünde Ergani yakınlarında yenilgiye uğramasına rağmen (1412) mücadelesini yılmadan sürdürdü. 1417'de Kara Yûsuf'a tekrar yenilince onunla bir yıl süren bir barış yaptı. Ancak Mardin'i tekrar kuşatıp etrafı yağmalaması, Kara Yûsuf'un yeniden onun üzerine yürümesine yol açtı. Karayülük Osman Bey yenilerek Halep'e kaçtı (1418). İki yıl sonra da Karakoyunlular'dan Kara Yûsuf'un Erzincan Valisi Pîr Ömer Kemah'ı kuşatarak Karayülük'ün oğlu Yâkub'u yendi ve esir aldı. Karayülük Osman Bey Tahran'da Pîr Ömer'i yenip esir aldı (1420), çok geçmeden de hayatına son verdi. Aynı yıl Kara Yûsuf'un ölümü üzerine Çağataylılar ve Memlükler'le birlikte Karayülük de güçlü bir düşmandan kurtulmuş oldu. Karayülük bundan faydalanarak Mardin'i almak istedi ise de Kara Yûsuf'un oğlu İskender'e yenildi (1421). Fakat Urfa'yı ve daha sonra da Çağataylılar'la ittifak kurarak Erzincan ve yöresini ele geçirdi. Bayburt'u yeğeni Kutlu Bey'e, Tercan'ı onun kardeşi (diğer yeğeni) Mûsâ'ya, Karahisar'ı da oğlu Kemah hâkimi Yâkub Bey'e verdi. Ayrıca Harput'u Dulkadırlılar'dan alarak oğlu Ali Bey'e verdi. Bunun üzerine Memlük kuvvetleri Urfa ve civarını yağmaladılar, hatta oğullarından Hâbil de onlara esir düştü (1429) ve götürüldüğü Kahire'de öldü (1430). Karayülük'ün sınırlarda rahatsız edici hareketlerde bulunması, Sultan Barsbay idaresindeki Memlük ordusunun Âmid üzerine yürümesine yol açtı. Memlükler bu sefer sonunda önemli bir başarı kazanamamakla birlikte Karayülük Osman Bey onlara bağlı kalmak şartı ile barış istedi (1431). Barsbay da bu teklifi kabul etti. Fakat Karayülük çok geçmeden bu antlaşmayı bozdu. Yaptığı seferden pişmanlık duymuş olan Memlük hükümdarı yeni bir harekette bulunmadı. Ertesi yıl Mardin şehrini Karakoyunlular'dan aldıktan sonra Akkoyunlu hükümdarı, Karakoyunlu beyi İskender'in Şirvan'ı yağmalaması üzerine Şirvanşah Halîlullah yardım isteyince harekete geçip Erzurum'u kuşattı ve 1434'te şehri ele geçirerek idaresini oğullarından Şeyh Hasan'a verdi. Ancak Osman Bey, Karakoyunlu Beyi İskender'e Ağustos 1435'te Erzurum'un kuzeybatısında yenildi ve çok geçmeden öldü. Çok cesur olan ve askerlik sanatını iyi bilen Karayülük Osman Bey, beyliğin sınırlarını Erzurum'dan Kemah ve Harput'a, Erzincan'dan Mardin'e kadar genişletmiş, Akkoyunlu Devleti'nin gerçek mânada kurucusu olmuştur.

Akkoyunlu Devleti'nin teşkilâtı, esas itibariyle Karakoyunlu Devleti'nin teşkilâtı gibi Celâyirliler Devleti teşkilâtına ve dolayısıyla İlhanlılar'ınkine dayanır. Bu teşkilâta kendileri bazı şeyler ilâve etmişler, birçok müesseselerin adlarının Türkçe karşılıklarını kullanmışlardır. Türkmen devletlerinin devlet teşkilâtlarında Timurlu devlet geleneklerinin tesiri olup olmadığı da araştırılması gereken bir meseledir; Uzun Hasan Bey'in kanunnâmesi (Hasan Padişah Kanunları) çiftçiden, esnaftan, sanatkârdan ve tüccardan alınan vergilerin âdil bir şekilde tarh ve tahsil edilmesi için meydana getirilmişti. Hatta Hasan Bey bütün örfî vergilerin kaldırılmasını istemişse de mülkî ve askerî idarecilerin itirazları ile karşılaşmıştı. Bu kanunnâme Osmanlılar tarafından bir müddet, Safevîler tarafından da uzun müddet kullanılmıştır.Hasan Bey'in kanunnâmesi Akkoyunlu Türkmen Devleti'nin İslâm malî hukuk tarihine yaptığı önemli bir katkıdır. İ. Hakkı Uzunçarşılı kırk iki yıl önce yazmış olduğu Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal (1939) adlı eserinde, eldeki malzemenin verdiği imkân nisbetinde her iki Türkmen devletinin teşkilâtları üzerinde güzel bilgiler vermiştir. Buna M. Halil Yınanç'ın Akkoyunlular maddesindeki bilgiler de ilâve edilmelidir (İA, I, 263-267). Minorsky'nin Türkmen devletlerinin teşkilâtları ile ilgili incelemeleri de mühim bir değer taşır. Her iki Türkmen devletinin idarî ve malî teşkilâtına dair daha birçok araştırma meydana getirilmiştir. Ancak yapılmış olan bütün bu tetkiklerden de faydalanılarak bu devletlerin teşkilâtlarının ayrıca ele alınıp incelenmesi gerekmektedir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA