Ali Tebrizi Mir Kimdir?

Hacı Mîr Ali Tebrîzî, Sultan Ali Tebrîzî ve Hâce Emîr Ali Sultan adlarıyla da anılmaktadır. Hayatı hakkındaki bilgiler çok azdır. Timur ve oğlu Şahruh devri ileri gelenlerinden Hasan-ı Tebrîzî'nin oğludur. Tebrîzî nisbesinden Tebriz'de doğduğu anlaşılmaktadır. Son zamanlarda bazı araştırmacılar yaklaşık aynı çağda yaşayan iki ayrı Mîr Ali Tebrîzî bulunması ve bunlardan hangisinin "vâzıu'l-asl" olarak tanındığı hususunda şüpheye düşmüşlerdir. Fakat Mehdî Beyânî, Şah İsmâil'in oğlu Behrâm Mirza'nın kütüphanesinden British Museum'a (Add. 18113) intikal eden Hâcû-yi Kirmânî'nin Hümâ ve Hümâyûn, Kemâlnâme ve Ravzatü'l-envâr adlı eserlerinin sonundaki Mîr Ali b. İlyâs-ı Tebrîzî imzası ile Ali Tebrîzî'nin oğlu Abdullah'ın talebesi Ca'fer-i Tebrîzî-i Baysungur'un Tahran'da Kitâbhâne-i Saltanatî'de bulunan bir kıta yazısının imza kısmında Ali Tebrîzî'nin babasının adını Hasan olarak kaydetmesini göz önünde bulundurarak bunların ayrı kişiler (H Ḥoşnüvîsân, II, 445-446) ve "vâzıu'l-asl" diye anılanın da Ali b. Hasan Tebrîzî olduğunu ileri sürmüştür.

Bu konudaki belli başlı kaynaklardan Mirʿâtü'l-ʿâlem yazarı Bahtâver Han onu bilgin, müellifi meçhul Reyhân-ı Nestaʿlîk, hâfız-ı Kur'ân, Midâdü'l-hutût, sahibi ünlü hattat Mîr Ali Herevî ise şair ve yazısının da şiiri gibi güzel olduğunu bildirmektedirler. Yine İran kaynaklarından Tezkire-i Ḥoşnüvîsân sahibi Hidâyetullah Lisânü'l-Mülk Sipihr'e göre Ali Tebrîzî önce nesih, sonra nesta'lik ile meşgul olmuştur. Mirza Senglâh Tezkiretü'l-hattâtîn'inde, Mîr Ali Herevî de Midâdü'l-hutûṭ'unda onun bütün İslâmî yazılarda usta olduğunu kaydetmektedirler. Ancak Midâdü'l-ḥutût, Târîḫ-i Reşîdî, Gülistân-ı Hüner, Tuhfe-i Hattâtîn, Hat ve Hattâtân gibi önemli kaynakların onu nesta'lik yazısının mûcidi olarak göstermeleri doğru değildir. Çünkü bu yazı daha hicrî VIII. yüzyılın ortalarında teşekkül etmeye başlamıştı. Halen Süleymaniye Kütüphanesi'nde (Ayasofya, nr. 3924) bulunan ve 800 (1398) tarihinde Sâlih b. Ali Rızâ tarafından yazılmış olan Sultan Ahmed-i Celâyir'in divanı oldukça gelişmiş bir nesta'lik örneğidir. Bundan dolayı Ali Tebrîzî'yi nesta'liki ilk bulan ve yazan kişi olarak kabul etmek mümkün değildir. Bu hususta en doğru hükmü, onun nesta'like açık bir şekilde istikamet verdiğini ve altı çeşit yazıdan ayırarak ona farklılık kazandırdığını kaydeden Gelibolulu Âlî vermiştir (Menâkıb-ı Hünerverân, s. 32). Nesta'likin Ali Tebrîzî tarafından ne şekilde icat edildiği hususunda Tuhfe-i Hattâtîn'de Kazasker Abdülbâki Ârif Efendi'nin, hocası Mehmed Tebrîzî'den naklettiği ve Hat ve Hattâtân ile Peydâyiş-i Ḥatt u Ḥattâtân'da da bulunan rivayet güzel bir hikâyeden başka bir şey olmasa gerektir. Kaynakların ileri sürdüğü bu görüşler bir tarafa bırakılarak yukarıda işaret edildiği gibi nesta'likin XIV. yüzyılın ortalarında teşekkül etmeye başladığı göz önünde bulundurulursa, Ali Tebrîzî'nin onu ıslah etmek için bazı kaideler koyduğu ve ona müstakil bir yazı şeklini kazandırmak hususunda büyük gayretler sarfettiği anlaşılır. Bu kaideler kendisinden sonra oğlu hattat Mîr Abdullah ve onun talebesi Mirza Ca'fer-i Tebrîzî-i Baysungur ile onun talebesi Azher-i Tebrîzî tarafından geliştirilmiştir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA