Çiştiyye tarikatının kurucusu Çiştî

Muhtemelen 537'de (1142) Sicistan'da doğdu. Bundan dolayı Siczî nisbesiyle de anılır. Ergenlik çağında babasını kaybetti. Sicistan'ın Guz Türkleri tarafından yağmalanması Muînüddin Hasan'da ciddi bir moral çöküntüsüne yol açtı. Babasından miras kalan un değirmeniyle meyve bahçesini satıp kendisini gezginciliğe verdi. Semerkant ve Buhara'ya giderek devrin önde gelen âlimlerinden tahsil gördü. Irak'a giderken uğradığı Nîşâbur bölgesindeki Hârûn kasabasında Hâce Osman el-Hârûnî ile tanışarak onun müridleri arasına katıldı. Bir süre şeyhiyle birlikte bazı seyahatlere çıktı. Ardından Semerkant, Buhara, Bağdat, Nîşâbur, Tebriz, Evş, İsfahan, Sebzevâr, Mihne, Hırkān, Esterâbâd, Belh ve Gaznîn gibi dönemin birçok önemli merkezini ziyaret etti. Bu seyahatleri sırasında Abdülkādir-i Geylânî, Necmeddîn-i Kübrâ, Necîbüddin es-Sühreverdî, Ebû Saîd-i Tebrîzî, Abdülvâhid-i Gaznevî vb. birçok ünlü sûfî ile görüştü. Daha sonra Hindistan'a dönerek Lahor'da Keşfü'l-mahcûb müellifi Hücvîrî'nin türbesinde inzivâya çekildi. Silsilesinde yer alan Hâce Ebû İshak eş-Şâmî'nin yerleştiği Herat'taki Çişt köyüne nisbetle, şeyhin diğer müridleri gibi o da Çiştî nisbesini kullandı. Gūrîler'in Ecmîr'i fethinden önce Ecmîr'e ulaştı. Oldukça ileri bir yaşta burada evlendi. Abdülhak ed-Dihlevî, onun biri bir Hint racasının kızı ile olmak üzere iki defa evlendiğini söyler. İlk hanımından Ebû Saîd, Fahreddin ve Hüsâmeddin adlarında üç oğlu ile Bîbî Cemal adlı bir kızı oldu. Oğullarından Ebû Saîd hakkında yeterli bilgi yoktur. Hüsâmeddin ile Ecmîr'de çiftçilik yapan Fahreddin tasavvufa ilgi duymamışlardır. Çiştî Ecmîr'de vefat etti. Kabrine hem Hindular hem de müslümanlarca büyük saygı gösterilmekte, Hint-Pakistan yarımadasının hemen her tarafından yüz binlerce kişi onun "urs" gününde (ölüm yıl dönümü) bir araya gelmektedir.

Çiştî'nin dergâhının bulunduğu Ecmîr'in Melve bölgesi hükümdarlar, Bâbür imparatorları, asiller, tüccarlar ve tasavvuf erbabınca inşa ettirilen pek çok binayı içine alır. Delhi sultanları arasında onun kabrini ilk ziyaret eden Muhammed b. Tuğluk (1325-1351) olmuştur. Halacî hânedanına mensup sultanlar tarafından inşa ettirilen türbesi, Ekber Şah döneminde (1556-1605) ülkenin önemli ziyaret merkezlerinden biri haline gelmiştir. Hemen bütün Bâbür hükümdarları Çiştî'nin türbesine büyük hürmet göstermişler, Ekber de onun türbesini ziyaret etmek için Ecmîr'e yaya olarak gitmiştir. Çiştî'nin menâkıbını anlatan Müʾnisü'l-ervâḥ adlı bir de eser yazan Şah Cihan'ın kızı Cihanârâ ise türbenin bakımı ve temizliğini bizzat üstlenmiştir.

Hindistan'da Çiştiyye tarikatının temellerini atan ve tarikatı Şah Cihan iktidarının merkezi olan Ecmîr'de yaymaya çalışan Muînüddin Hasan el-Çiştî'nin, yabancılara kuşku ile bakan bir yönetimin gözetimi altında nasıl bir yöntemle çalıştığını ayrıntıları ile veren sıhhatli bilgiler mevcut değildir. Çok sayıda insanın onun dergâhına koştuğu, Ecmîr'deki ikametinin Prithivi Raj ve kast mensubu Hindular'ca hiç de hoş karşılanmadığı bilinmektedir. Çiştî, İltutmış'ın hükümdarlığı döneminde (1210-1235) Delhi'yi iki defa ziyaret etmiş, ancak siyasî güç merkezinden kendisini uzak tutarak kır kesiminde faaliyet göstermeyi tercih etmiştir. Siyerü'l-evliyâʾ adlı eserde nakledilen bazı sözleri onun sempatik, hoşgörülü ve insanlara sevgiyle yaklaşan bir kişiliğe sahip olduğunu göstermektedir. Bu kişiliği yanında benimsemiş olduğu vahdet-i vücûd* anlayışının da halkla çok yakın ilişkiler kurmasında büyük tesiri olmuştur. Çiştî, dini insana hizmet yolu olarak görmüş, kendisine bağlananlara "nehir misali cömertlik, güneş misali sıcak yakınlık ve toprak misali konukseverlik kazanma" yolunu ısrarla tavsiye etmiştir. Ona göre taatin en yüksek biçimi, güç durumda olanların sıkıntılarını gidermek, yardıma muhtaçlara yardım etmek, açları doyurmaktır. Çiştiyye tarikatı, Şeyh Nizâmeddin Evliyâ'nın sohbetlerinde (Fevâʾidü'l-fuʾâd), VII. (XIII.) ve VIII. (XIV.) yüzyılların Çiştiyye tarikatına ait diğer eserlerinde ortaya konan görüşleri Çiştî'ye borçludur.

Çiştî'nin hayatı ve görüşleri hakkında kendi dönemine ait herhangi bir kayıt mevcut değildir. Ona atfedilen Gencü'l-esrâr, Delîlü'l-ʿârifîn ve Dîvân-ı Muʿîn adlı eserler sonradan uydurulmuştur. Çiştî ile ilgili en eski bilgiler, müridlerinden Şeyh Hamîdüddin es-Sûfî'nin torunu tarafından derlenmiş sohbetlerinden meydana gelen Sürûrü'ṣ-ṣudûr ile Siyerü'l-evliyâʾ adlı eserlerde (s. 45-48) bulunmakla birlikte bunlar da hayatına dair çok az bilgi ihtiva eder. Bu konuda ilk ayrıntılı bilgi, XVI. yüzyılda yaşayan Cemâlî (bk. Siyerü'l-ʿârifîn, s. 4-17) tarafından verilmiştir. Ancak bu eser de onun şahsiyeti hakkındaki menkıbelerin gelişimini izleme bakımından bir değer taşımakla birlikte güvenilir tarihî bilgiler açısından hayli zayıftır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA