D’ohsson, Ignatius Mouradgea kimdir ?

İstanbul Beyoğlu'nda Katolik Ermeni bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. 1721'de İstanbul'da doğan ve 1787'de İzmir'de ölen babası Johannes Mouradgea'nın adı arşiv kayıtlarında "Ohannes veled-i Muradca" şeklinde geçer. "Muradca" isminin sonunda düşmüş bir "n" harfinin bulunduğu ve kelimenin Ermenice aslının "Muradcan" olduğu tesbit edilmiştir. Bu kayda göre büyük babasının adını aldığı anlaşılmaktadır. Meşhur olduğu d'Ohsson adı ise amcası veya dayısının lakabı olan "tosun" kelimesinin ileride kendisine İsveç kralı tarafından asalet pâyesi verildiğinde aldığı şekle dayanır. Bu durumda onun Osmanlı tebaası olarak adının Muradcan Tosunyan olduğu ortaya çıkmaktadır.

D'Ohsson ilk görevine muhtemelen, İzmir'de 1735'te açılan İsveç Konsolosluğu'nun ilk tercümanlarından olup 1738'den 1777'ye kadar bu görevde bulunan babasının yanında başladı. Ardından 1763'te İstanbul'daki İsveç Elçiliği'nde tercümanlık hizmetine girerek 1768'de burada baştercüman oldu. İstanbul'da iken, özellikle Fransisken ve Dominiken papazları tarafından sürdürülen Batı eğitim tarzından, buradaki aydın zümrelerin sağladığı imkânlardan istifade etti ve iyi bir eğitim gördü. Tercümanlık hizmeti yanında Doğu dillerini ve tarihini Avrupaî metotlarla yakından incelemeye başladı. İslâm dünyasının tarih ve medeniyetine karşı büyük bir ilgi duyarak bu konuda orijinal malzemeler ve birinci elden kaynaklar üzerinde çalışmalarını sürdürdü. Bilhassa II. Selim'le ilgili bir eser yazmayı planladıysa da bu arzusundan İsveç elçisi Ulric de Celsing'in telkinleriyle vazgeçti ve elçinin tavsiyesiyle, Osmanlı Devleti'nin bütününü sergileyecek ve ilerideki büyük eserinin çerçevesini oluşturacak olan konulara yöneldi. Yirmi iki yıl boyunca malzeme toplayan ve Osmanlı ulemâ ve ricâlinden isimlerini vermediği iki kişinin devletin hukukî yapı ve teşkilâtıyla ilgili konularda kendisine çok yardımcı olduklarını belirten d'Ohsson 1784'te Fransa'ya gitti. 1784-1792 yılları arasında Avrupa'da kaldı ve çoğunlukla Fransa'da oturdu. Paris'te Male Dupan'ın ve bir Fransız rahibinin yardımlarıyla beraberinde getirdiği malzemeleri tasnif etti; ayrıca çalışmalarını bazan Venedik'teki St. Lazar Mehitaryan Manastırı'nda sürdürerek burada H. Mikael Çamcıyan ve H. Gugas İnciciyan gibi kişilerden faydalandı.

Bu arada diplomatlık mesleğinde de ilerleyen d'Ohsson, 1775'te İsveç kralından "kralın mahrem-i esrârı ve sır kâtibi" unvanlarını aldı ve 1783 tarihli İsveç-Osmanlı Ticaret ve Dostluk Antlaşması'nın gerçekleşmesindeki üstün katkılarından ötürü kendisine "Vasa nişanı" tevcih edildi. 1796 yılı sonunda İsveç elçisi olarak tayin edildi, 1801'de kendisine şövalye pâyesiyle asalet unvanı verildi.

D'Ohsson'un bu süratli yükselişinde, Osmanlı sarayı ile iş yaptığı söylenen Ermeni sarraflarından Abraham Kuleli'nin kızı Eva ile evlenmesinin de önemli katkısı vardır. 1782'de kaybettiği bu ilk eşinden, ileride kendisi gibi diplomat olacak ve şarkiyat sahasında isim yapacak olan oğlu Abraham Constantin doğdu. İkinci evliliğini 1789'da Marie Antoinette Amelie Beilliard adlı bir Fransız ile yaptı; bu eşi de kendisinin Fransa ile olan ilişkilerini sağlamlaştırmasına yardımcı oldu. Osmanlı tebaası olan diğer Katolik Ermeniler hakkında ileri sürülen, servetlerini yurt dışına kaçırdıkları isnadını doğrularcasına servetini Fransa'ya taşıyarak parasını Fransız bankalarına yatırdı. Ancak 1789 İhtilâli ile başlayan Fransa'daki karışıklıklar neticesinde servetini kaybetti. Bu durum, onun İstanbul'a döndüğünde İsveç elçisi sıfatıyla Fransız ihtilâl temsilcilerini desteklemesi ve İstanbul'daki "Jacobin"lerle sıkı ilişkiler içine girmesine yol açtı. Nitekim Bâbıâli nezdinde Fransız politikasını desteklemesi karşılığında Fransız hükümetinin maddî yardımlarını sağlamayı başarmıştı. Ancak bu durumun Fransızlar'ın Mısır'a saldırması ile (Temmuz 1798) ortaya çıkarılması, d'Ohsson'un İstanbul'da İsveç elçisi sıfatıyla bulunmasını imkânsız hale getirdi. Bunun üzerine "istenmeyen adam" ilân edilerek İsveç kralından elçi olarak İstanbul'a "hakiki bir İsveçli"nin gönderilmesi istendi. Elçilik tercümanı olduğu dönemlerde çok faal olan ve Osmanlı Devleti'ni özellikle Rusya'nın Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonraki politikasına karşı destekleyen, önde gelen devlet ricâli ve bilhassa Halil Hamîd Paşa ile yakın ilişkiler kuran, onun reform düşüncelerini benimseyen, Rus filosunun tekrar Akdeniz'e girmesini önlemek amacıyla İsveç yanında İspanya'nın da katkılarının önemine dikkat çeken ve Osmanlı-İspanya dostluk antlaşmasının gerçekleşmesinde (1780) önemli rol oynayan d'Ohsson'un elçilik yılları genelde, hükümetinin tâlimatı dışında Fransızlar'ın politikasını desteklemek ve İsveç ile Osmanlı Devleti arasında yapılan 11 Temmuz 1789 tarihli ittifak antlaşması gereği, İsveç'in Rusya'ya karşı savaşı sürdürmesi şartıyla Osmanlı Devleti'nin ödemeyi taahhüt ettiği paraların tahsili için uğraşmakla geçti. İsveç'in, ittifak şartlarına aykırı şekilde Rusya ile ayrı bir barış yaparak savaştan çekilmesi para talebini hukukî yönden mesnetsiz bıraktığından onun bu yoldaki ısrarlı girişimleri bir sonuç vermedi. 1799 Nisanında İsveç hükümeti tarafından geri çağrılan d'Ohsson, 12 Ağustos'ta Viyana'ya gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldı. Hayatının geri kalan kısmını Fransa'da geçirdi ve 27 Ağustos 1807'de Paris yakınlarında Biavre'de öldü. Mezarı bugün mevcut değildir.

D'Ohsson, Osmanlı Devleti'nde doğup büyüyen ve tahsil gören, Avrupa kültürü ve medeniyetiyle yoğrulan, hayat bulduğu topraklarda maddî ve mânevî zenginliklere erişen Levanten tiplerin ilk ve en parlak örneklerinden biridir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi


BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA