Dârâbî

İran'ın Dârâb şehrinde doğdu. Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Ancak eserlerinden ve kendisinden söz eden çağdaş yazarların ifadelerinden, XI. (XVII.) yüzyılın ilk yarısı ile XII. (XVIII.) yüzyılın başları arasında yaşadığı anlaşılmaktadır. Tahsilini tamamladıktan sonra Şeyh Bahâî adıyla da tanınan Bahâeddin Âmilî'den (ö. 1031/1622) faydalandı. Ardından Mekke ve Medine'yi ziyaret etti; buralarda bazı hadis âlimlerinden hadis okudu. Daha sonra Basra yolu ile Hindistan'ın Gucerât bölgesinde bir liman şehri olan Sûret'e gitti. 1062'de (1652) buradan ayrılıp Hindistan'ın iç bölgelerini gezdi. 1067 (1656-57) yılında İran'a döndüyse de bilinmeyen bir tarihte tekrar Hindistan'a gitti. Dârâbî'nin bu ikinci seyahatinde Hindistan'da ne kadar kaldığı belli değildir. Ancak Letâʾifü'l-hayâl adlı eserinden 1076'da (1665-66) Hindistan'da bulunduğu, bu tarihte orada kaleme aldığı eserini 1078'de (1667-68) tamamladıktan sonra İran'a döndüğü anlaşılmaktadır. Öte yandan tezkire yazarı Muhammed Tâhir-i Nasrâbâdî, tezkiresini yazdığı sıralarda (1083-1093/1672-1682) onun Hindistan'dan İsfahan'a geldiğini ve bir tezkire yazmakla meşgul olduğunu kaydeder. Nasrâbâdî'nin bu ifadesi, Dârâbî'nin eserini tamamlamadan İsfahan'a döndüğünü veya eserine bazı ilâveler yapmaya çalıştığını ortaya koymaktadır.

Dârâbî'nin 1093'ten (1682) sonra ne kadar yaşadığı ve nerede öldüğü belli değildir. Ancak Mirza Abdullah Efendi el-İsfahânî'nin (ö. 1131/1718-19) Riyâzü'l-ʿulemâʾ adlı eserinde Dârâbî'nin Şîraz'da yaşadığından bahsetmesi, onun XII. (XVIII.) yüzyılın başlarında hayatta olduğunu göstermektedir.

Eserleri. "Ârif" ve "Şah" mahlasıyla şiir de yazmış olan Dârâbî, daha çok 1076'da (1665-66) telif etmeye başlayıp 1078'de (1667-68) muhtemelen büyük bir bölümünü tamamladığı Letâʾifü'l-hayâl adlı şuarâ tezkiresiyle tanınır. Coğrafî bölgeler, şehir ve kabileler esas alınarak düzenlenen eserin ilk cildi Fars, İsfahan ve çevrelerinde yetişen şairlerle bu bölgelerdeki Türk şairlerini ihtiva eder. II. ciltte Azerbaycan, Taberistan, Gîlân, Mâzenderan, Yezd, Kirman, Horasan, Kandehar, Sîstan, Mâverâünnehir'de, ayrıca Hindistan ve Anadolu'da yetişen şairlerden bahsedilmiştir. Yaklaşık 454 şairin hal tercümesinin yer aldığı Letâʾifü'l-hayâl'de daha çok bunların şiirleri üzerinde durulmuş ve yaklaşık 2600 beyit nakledilmiştir. Tezkire, yazıldığı dönemin şairleri hakkında verdiği bilgilerin başka kaynaklarda bulunmaması açısından önemli bir eserdir. Ancak Kadı Nûrullah-i Şüşterî'nin (ö. 1019/1610) Risâle-i Firdevs adlı tezkiresi dışında daha önce yazılan kaynaklardan faydalanmadığı için eserde bazı yanlışlıklara rastlanır. Henüz neşredilmeyen Letâʾifü'l-hayâl'in bilinen tek nüshası Tahran Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunmaktadır (nr. 2951). Eser M. İkbal tarafından tanıtılmıştır (Oriental College Magazine, XI/1, Lahor 1934, s. 58-73).

Dârâbî'nin Hâfız-ı Şîrâzî'yi savunmak amacı ile yazdığı Latîfe-i Gaybiyye, tasavvufla ilgili Makāmâtü'l-ʿârifîn, Şevku'l-ʿârifîn ve zevku'l-ʿâşıkīn adlı üç eseri daha vardır. Bunlardan ilki Tahran'da basılmıştır (1304/1887).

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA