Ebu Amr ed-Dımaşki Kimdir?

Dımaşk'ta doğup yetişti. Kaynaklarda doğum tarihi ve tam adı hakkında bilgi yoktur. Hayatının ilk dönemlerinde dinî ilimlerle meşgul oldu, tefsir ve hadis tahsil etti. Kelâm tartışmalarına katıldı, ruhların ve âlemin kıdemini savunan Tenâsühiyye ve Ezeliyye gibi fırkaların görüşlerine karşı çıktı. Hatta onun bu konuda bir risâle kaleme aldığı rivayet edilir.

Ebû Amr, Zünnûn el-Mısrî'nin müridleriyle karşılaştıktan sonra tasavvufa yöneldi; Dımaşk'ın en meşhur sûfîsi Abdullah b. Cellâ'ya intisap etti. Horasan'ın ünlü sûfîlerinden Ebü'l-Hasan el-Bûşencî ile de görüştü. Böylece Mısır, Şam ve Horasan'da gelişmekte olan tasavvufî düşünceyi tanıma imkânı buldu.

Tasavvufu, "en mükemmel varlığı (Allah'ı) müşahede edebilmek için maddî âlemi noksan olarak görmek, hatta ona hiç bakmamak" şeklinde tarif eden Ebû Amr ed-Dımaşkī, zühd ve riyâzet konularının yanında velâyet, keşf, havâtır, keramet, safvet, mârifet, muhabbet gibi meselelere de eğilmiştir. Dımaşkī, âyet ve hadislere tasavvufî yorumlar getiren ilk sûfîlerdendir. Kelâbâzî onun, Hz. Eyyûb'un dilinden ifade edilen, "Başıma bir musibet geldi..." (el-Enbiyâ 21/83) meâlindeki âyeti, "Bu musibet bir ganimettir" şeklinde yorumlayarak belâyı nimet gibi gördüğünü nakleder. Sülemî ise Ebû Amr'ın, "Hilâli görünce oruca başlayın, hilâli görünce iftar edin" (Müsned, IV, 321; Nesâî, "Ṣıyâm", 8) meâlindeki hadisi, "İftar etmeniz Hak'tan uzaklaşmanıza, oruca başlamanız O'na yönelmenize sebep olmasın, yani iki haliniz eşit, huzurunuz sürekli olsun. Oruçlu haliniz iftara, iftarınız oruçlu halinize benzesin" şeklinde yorumladığını kaydeder.

Ebû Amr'a göre mûcizeleri açıklamak, kerametleri ise gizlemek farzdır. Çünkü müminler mûcizelere inanmak durumundadır. Halbuki kerametler onları fitneye düşürebilir. Gönülde hissedilen gelip geçici şeylere "hâtır" (çoğulu "havâtır"), kalıcı şeylere "vatan" (çoğulu "vatanât") denir. Hâtır sahibi iddiacıdır, vatan sahibinin ise iddiası yoktur.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA