Ebu Nüvas Kimdir?

139'da (756-57) Ahvaz'da doğdu. 130-145 (747-762) yılları arasında doğduğuna dair farklı tarihler de verilmektedir. Babası Hâni ve annesi Cüllebân (Gülbân) Fars asıllıdır. Babası, Horasan Valisi Cerrâh b. Abdullah el-Hakemî'nin âzatlısı olduğu için kendisine Hakemî nisbesi verilmiştir. Asıl künyesi Ebû Ali olmakla birlikte Ebû Nüvâs diye tanınmıştır. Bu konuda farklı rivayetler mevcuttur. Bunlara göre, saçlarının omuzlarına kadar sarkması sebebiyle kendisine "uzun saçlı ve perçemli" anlamında Ebû Nüvâs denmiş veya Yemenli Hakemoğulları'ndan olduğu için Yemen krallarından Zûnüvâs'a izâfeten bu künyeyi almıştır.

Ebû Nüvâs küçük yaşta iken ailesi Basra'ya yerleşti; altı yaşında babasının ölümü üzerine onu annesi büyüttü. İlk eğitimi sırasında Ya'kūb el-Hadramî'den Kur'an, annesinden Farsça öğrendi. Ayrıca bazı şiirler de ezberledi. Şiire karşı ilgisi ve kabiliyeti bu yaşlarda görülmeye başlanmıştır. Camilerdeki ilim ve edebiyat meclislerine devam etti; Ebû Ubeyde Ma'mer b. Müsennâ'dan eyyâmü'l-Arab*la, Ebû Zeyd el-Ensârî'den de Arapça'daki garîb kelimelerle ilgili dersler aldı. Yanında çalıştığı bir attar vasıtasıyla Kûfeli şair Vâlibe b. Hubâb ile tanışarak ondan şiir sanatıyla ilgili temel bilgileri öğrendi. Ahlâk dışı söz ve tavırlarıyla tanınan bu şair onu Kûfe'ye götürdü. Basra'dan ayrılışına sebep olarak Vâlibe'nin sanatına duyduğu hayranlık gösterilmekteyse de annesinin uygunsuz davranışları yüzünden çevreden uzaklaşmak istediği görüşü ağır basmaktadır. Ancak bu çevreden uzaklaşması, onun alkole bağımlı bir hayat sürmesine ve ahlâk dışı her şeyin mubah sayıldığı bir çevreye itilmesine sebep oldu. Bu arada Kûfe'de meşhur şair Halef el-Ahmer ile tanışarak ondan faydalandı; 1000 adet urcûze ve kasideyi ezberlemek şartıyla ondan icâzet aldı. Halef el-Ahmer'in tavsiyesiyle fasih Arapça'yı kaynağından öğrenmek üzere çöle gidip bir süre bedevîler arasında kaldığı rivayet edilir. Kendi ifadesine göre aralarında Leylâ el-Ahyeliyye'nin de bulunduğu altmışı kadın çok sayıda şairden şiir rivayet etmiştir.

Ebû Nüvâs'ın üstün zekâsı ve mükemmel fizyonomisi Abbâsî sarayına girmesini kolaylaştırmış, Bağdat'a gittiği zaman Herseme b. A'yen onu Hârûnürreşîd'e takdim etmiş, hatta söylendiğine göre İshak el-Mevsılî de halifeye ondan bahsetmiştir (Brockelmann, II, 25). Halife için yazdığı kaside üzerine ödüllendirilen şair, sarayda kazandığı mevkiini unutarak Bağdat'taki meyhâne ve batakhaneleri dolaşmaya başladı. Bunun üzerine Hârûnürreşîd ıslah maksadıyla onu bir süre hapsettirdi, olumlu sonuç alınca da kendisini bağışladı. Ancak Yemen'e mensubiyeti sebebiyle Kahtânîler'i övüp Adnânîler'i hicvedince tekrar hapse atıldı. Bu defa muhtemelen kendilerini övdüğü ve maddî desteklerini gördüğü Bermekîler'in yardımıyla affedildi. Bermekî ailesinin görevden uzaklaştırılmasıyla Bağdat'tan ayrılarak Mısır'a gitti. Kendisini çok iyi karşılayan Mısır defterdarı Hasîb b. Abdülhamîd'e kasideler yazdı. Hârûnürreşîd'in ölümü üzerine oğlu Emîn (809-813) tahta geçince Bağdat'a dönen şair, hilâfet sarayını bir eğlence yerine dönüştüren bu hafifmeşrep ve zevkine düşkün halifenin yanında arzuladığı ortamı buldu. Ancak içkiye aşırı düşkünlüğü veya dine karşı saygısız bir beyti sebebiyle Emîn de onu hapsettirdi.

Ebû Nüvâs'ın, dostu İsmâil b. Ebû Sehl b. Nevbaht'ın veya bir meyhânecinin evinde öldüğü kaydedilmektedir. Hapiste öldüğü, hatta Nevbaht ailesini hicvettiği için bunlar tarafından öldürüldüğüne dair rivayetler ise pek doğru görünmemektedir. Ölüm yılı hakkında 195-200 (810-815) arasında değişen tarihler verilmekteyse de Emîn'in vefatından (198/813) sonra ona yazdığı mersiye (Dîvân, s. 342) şairin bu tarihte hayatta olduğunu göstermektedir. Ayrıca Me'mûn döneminde de (813-833) saraya çağrılıp bu halifenin isteği üzerine veliahtını övdüğü bilinmektedir. Annesinden önce vefat eden Ebû Nüvâs Bağdat'ta Tellülyehûd denen tepeye defnedilmiştir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi


BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA