Faruki Molla Mahmud kimdir?

993 (1585) yılında Kanpûr'da doğduğu söylenir. Ancak 1062'de (1652) öldüğü ve genel olarak aile fertlerinin kırk yaşına ulaşmadan vefat ettikleri (Mullah Mahmood's Determinism and Freewill, s. 19-22) dikkate alınarak yukarıdaki doğum tarihi şüpheyle karşılanmıştır. İlk öğrenimini dedesinden ve daha sonra Üstâdülmülk Muhammed Efdal b. Hamza el-Osmânî el-Kanpûrî'den gördü. Başarılı bir öğrenci olan Fârûkī henüz on yedi yaşında iken dinî ilimlerin yanı sıra mantık ve felsefede de kendini yetiştirdikten sonra memleketinde müderris oldu. Kısa zamanda ünü Hindistan'a yayılınca Sultan Şah Cihan onu Agra'ya davet etti. Bu şekilde saray ulemâsı arasına giren Fârûkī'ye "üç yüz kişinin başkanı" mansıbı verildi. Fârûkī Şah Cihan'ın dostluğunu kazanarak onun bütün seferlerine katıldı. Şahla birlikte Lahor'a yaptığı bir ziyaret sırasında, onun mürşidi olan Şah Muhammed Bedahşî kendisini dünya işleriyle çok fazla ilgilendiği için sert bir dille uyardı ve şahın hizmetinden ayrılmasını tavsiye etti. Bu ikazdan çok etkilenen Molla Mahmûd görevinden istifa ederek öğretim görevini sürdürmek üzere memleketine döndü. Devletin malî desteğiyle Agra'da bir rasathâne kurulması yolunda hazırladığı proje, son derece tehlikeli bir hal alan Belh seferinin (1055-1058/1645-1648) âcil malî kaynağa ihtiyaç göstermesi sebebiyle reddedildi. Bu sırada Şah Cihan'ın ikinci oğlu Şah Şücâ' tarafından Dakka'ya davet edildi. Daha sonra davetine icabet ettiği Bengal valisiyle birlikte bazı felsefe ve mantık kitaplarını müzakere etti. Bu son davet, Fârûkī'nin Ni'metullah b. Atâullah el-Fîrûzpûrî'ye intisap ettiği ve onun bazı evrâd ve ezkârı ile hikemî sözlerini ihtiva eden bir risâlesini yazdığı tarih olan 1052'den (1642) önce gerçekleşmiş olmalıdır.

Felsefe ve belâgat alanında büyük otorite olan Fârûkī din ilimlerinde de seçkin bir mevkie sahipti. Rivayete göre daha sonra aksini söyleyeceği hiçbir beyanda bulunmamış, çelişkiye düşebileceği rastgele bir görüş ileri sürmemiştir. Fikirleri Sünnî âlim ve yazarların çoğu tarafından benimsendiği halde Abdülazîz ed-Dihlevî onu önde gelen Şiî kelâmcıları arasında göstermektedir (Tuḥfe-i İs̱nâ ʿAşeriyye, III, 166). Fârûkī Kanpûr'da vefat etti. Şehir dışındaki türbesi halk tarafından hâlâ ziyaret edilmektedir.

Eserleri. 1. el-Ḥikmetü'l-bâliġa. Felsefî bir risâle olup daha çok müellifi tarafından yapılan eş-Şemsü'l-bâziġa adlı şerhiyle tanınır (Delhi 1278, 1861; Luziana 1280/1863; Leknev 1288/1871). Fârûkī'nin en hacimli eseri olan bu şerh üzerine Molla Nizâmeddin Sihâlî, Hamdullah Sendîlevî, Molla Hasan Leknevî ve Abdülhalîm Ensârî Ferengî tarafından çeşitli hâşiyeler yazılmış olup bunların hepsi günümüzde Hindistan ve Pakistan'daki medreselerin üst seviyelerinde okutulmaktadır. 2. ed-Devḥatü'l-meyyâde fî taḥḳīḳi'ṣ-ṣûre ve'l-mâdde (1308/1890). Müellif bu eserinde Meşşâî filozoflarının madde ve sûret hakkındaki görüşlerini desteklemekte, İşrâkīler'in "nefsü'l-cism" ve kelâmcıların "cüz-i lâ yetecezzâ" nazariyelerini ise reddetmektedir (Zubaid Ahmad, s. 137). 3. Risâle fî is̱bâti'l-heyûlâʾ. Aristo felsefesinin temel kavramlarından olan heyûlânın bir güç olarak varlığını ispat etmek üzere kaleme alınmıştır. 4. Risâle-i Cebr ü İḫtiyâr. İrade hürriyeti konusunda bir risâle olup Ali Mehdî Han'ın notları ve İngilizce tercümesiyle birlikte neşredilmiştir (Allahâbâd 1934). 5. Risâletü Ḥırzi'l-îmân. Muhibbullah Allahâbâdî'nin (ö. 1058/1648) vahdet-i vücûd görüşünü savunduğu et-Tesviye beyne'l-ifâde ve'l-ḳabûl adlı eserine reddiye olup buna da Muhibbullah'ın öğrencilerinden Habîbullah tarafından bir reddiye yazılmıştır (Zubaid Ahmad, s. 91-92). 6. el-Ferâʾid fî şerḥi'l-Fevâʾid (Kanpûr 1331/1913). Adudüddin el-Îcî'nin belâgatla ilgili el-Fevâʾidü'l-Ġıyâs̱iyye'sinin şerhidir. Fârûkī'nin el-Ferâʾidü'l-Maḥmûdiyye adıyla bu esere yazdığı hâşiye muhtemelen Bengal Valisi Nevvâb Şâiste Han için hazırlanmıştır. 7. Ḥâşiye ʿale'l-Âdâbi'l-bâḳıye. Seyyid Şerîf el-Cürcânî'nin er-Risâletü'ş-Şerîfiyye fî ʿilmi'l-münâẓara'sına Abdülbâkī b. Gavsü'l-İslâm es-Sıddîkī'nin yaptığı şerh üzerine yazılmış bir hâşiye olup Firengî Mahal Kütüphanesi'nde bir nüshası mevcuttur. Ayrıca kadınlar hakkındaki bir risâle ile Farsça şiirlerden oluşan bir divan da Fârûkī'ye nisbet edilmektedir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA