Feyz-i Hindi kimdir?

954'te (1547) Agra'da (Ekberâbâd) doğdu. Ailesi Arap asıllı olup Yemen'den Sind'e, daha sonra da Hindistan'a göç ederek Racastan'daki Nâgevr'e yerleşmişti. 911 (1505) yılında burada dünyaya gelen babası Şeyh Mübârek b. Hızır gençliğinde Gucerât'a gidip Ebü'l-Fazl-ı Kâzerûnî ve Mevlânâ İmâd-i Lârî gibi tanınmış âlimler yanında öğrenim gördü. 950'de (1543) gittiği Agra'da evlendi. Feyzî öğrenimini babasının yanında yaptı. İmâmiyye Şîası'na mensup olan baba ile oğul mülhidlikle itham edilerek öldürülmelerine karar verildi. Ölümden ancak gizlenerek kurtulabilen Feyzî ve Şeyh Mübârek, Ekber Şah'ın süt kardeşi Mirza Azîz vasıtasıyla Ekber'le tanışma imkânını buldular (974/1566). Ekber tarafından çok iyi karşılanan Feyzî yazdığı bir kaside ile hükümdarın gönlünü fethetti ve saraya alındı. Kendisinden önce sarayda "melikü'ş-şuarâ" unvanını taşıyan Gazâlî-i Meşhedî ölünce onun yerine geçti (984/1576). Feyzî'ye ayrıca devlet işleriyle ilgili görevler de verildi. Özellikle mansabdârlık görevi ona birçok imtiyaz sağladı. Melikü'ş-şuarâ unvanına lâyık olduğunu göstermek için 987'de (1579) Nizâmî-i Gencevî'nin ünlü hamsesine nazîre olarak bir hamse yazmayı tasarladı. Ancak bu düşüncesini kısmen gerçekleştirebildi. Aynı yıl Ekber Şah'ın oğlu Şehzade Dânyâl'in mürebbiliğine tayin edildi. Ekber Şah'ın İslâmiyet, Hıristiyanlık, Zerdüştîlik, Hinduizm ve Budizm gibi çeşitli inanç sistemlerini birleştirerek "dîn-i ilâhî" adıyla yeni bir din kurmasında Feyzî-i Hindî, babası Şeyh Mübârek ve kardeşi Ebü'l-Fazl el-Allâmî etkili olmuştur. Meşhur tarihçi Abdülkādir el-Bedâûnî ve diğer bazı âlimler onları, Ekber Şah'ın dine bağlılığını sarstıkları için şiddetle tenkit ederler. Feyzî, 993'te (1585) Peşâver'deki Yûsufzaylar'a karşı girişilen sefere katıldı. 997'de (1588) Ekber Şah ile birlikte Keşmir'e gitti. İki yıl sonra elçi olarak Dekken'de Handeş Hükümdarı Raca Ali Han ve Ahmednagar Hükümdarı Burhan Nizamşah'ın saraylarına gönderildi. Görevini tamamladıktan sonra başşehir Fetihpûr Sikri'ye döndü (1001/1592). 10 Safer 1004'te (15 Ekim 1595) Agra'da vefat eden Feyzî-i Hindî babasının yanına gömüldü. Kütüphanesinde bulunan çoğu müellif hattı 4600 cilt kitabın büyük bir bölümü ölümünden sonra Ekber Şah'ın emriyle imparatorluk kütüphanesine nakledilmiştir. Feyzî ölümüne yakın, aynı mahlası kullanan diğer şairlerle karıştırılmaktan endişe ettiği için Feyyâzî mahlasını kullanmıştır.

Eserleri. Arapça ve Farsça'yı çok iyi bildiği anlaşılan Feyzî'nin 101 eser yazdığı söylenirse de bunun doğruluğu şüphelidir. Feyzî'nin Divân'ından (Dehli 1261; Tahran 1362 hş.) başka yazmayı planladığı hamsede yer alacak Merkez-i Edvâr, Süleymân ü Belḳīs, Nel ü Demen, Heft Kişver ve Ekbernâme adlı mesnevilerinden sadece Merkez-i Edvâr (Kalküta 1831) ile Nel ü Demen (Leknev 1846) tamamlanabilmiştir. Noktasız harflerden meydana gelmiş kelimelerle yazılan ahlâka dair Mevâridü'l-kelim (Kalküta 1241/1825) ve Sevâṭıʿu'l-ilhâm* (Leknev 1306/1889) adlı Kur'an tefsiriyle kız kardeşinin oğlu Nûreddin Muhammed tarafından derlenen mektuplarından ibaret olan Laṭîfe-i Feyżî (Rieu, II, 792; III, 984) adlı münşeatı mensur eserleri arasında sayılabilir.

Feyzî-i Hindî, Bedâûnî ve Molla Şîrîn'in de katkılarıyla Sanskritçe yazılmış olan Lîlâvatî (Kalküta 1826) adlı matematik kitabı ile Mahabharata'dan bazı parçaları da Farsça'ya çevirmiştir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA