Hasan Hükmî

Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Oldukça genç bir yaşta Dîvân-ı Hümâyun kâtipleri zümresine dahil olduğu ve kırk yıldan fazla burada görev yaptığı bilinmektedir. Hükmî lakabının hüküm yazmadaki kabiliyetinden gelmiş olması muhtemeldir.

1006 (1597-98) yılında divanın kırk kıdemli kâtibinden biri olan Hasan Hükmî, aynı zamanda Vezîriâzam Hadım Hasan Paşa'nın tezkireciliğini de yapmaktaydı. 1604-1605'te reîsülküttâb makamına vekâlet etti; hemen ardından 1606'da önce reîsülküttaplığa, birkaç ay sonra da nişancılığa getirildi. 1614 yılında tekrar reîsülküttaplığa yükseltildi. 1618'de nişancı, 1621'de yeniden reîsülküttâb oldu. Bu dönemde reîsülküttaplık görevi nişancılığa göre giderek önem kazanmaya başlamıştı. Hasan Hükmî'nin meslek hayatı bu değişikliği gözler önüne seren bir örnektir. Hükmî sonraki yıllarda çeşitli kitâbet görevlerinde bulundu; 1638'de sipahi mukabelecisi iken son defa reîsülküttaplığa getirildi. Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Hasan Hükmî, XVII. yüzyılın ilk yarısının meşhur Osmanlı münşîlerinden biri sayılır. 1601'de divan kâtipliğini sürdürürken aynı zamanda bir önceki şehnâmeci olan Lokman'ın ricasıyla Tâlikîzâde Mehmed Subhi'nin yerine şehnâmeci tayin edildi. Bu göreve tayiniyle ilgili Cemâziyelâhir 1010 (Aralık 1601) tarihli hükmün sûreti Âyîne-i Zurefâ'da verilmiştir (s. 41-43). Hükmî, Cigalazâde Sinan Paşa'nın 1604-1605 İran seferine şehnâmeci olarak katılmışsa da gerek bu olaylar gerekse başka konular hakkında herhangi bir şehnâme veya inşâ eseri meydana getirmemiştir. İnşâsına dair birkaç örneğe münşeat mecmualarında rastlanmaktadır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA