İlk hükümdar Bahtiyâr Halacî

Afganistan'ın kuzeyinde Sîstan ile Gazne arasındaki Germsîr'de yaşayan Halacî Türkleri'ne mensuptur. Bir süre Gazne'de Dîvân-ı Arz'da çalıştıktan sonra Gurlu kumandanlarının hizmetine girdi; şahsî gayret ve dirayetiyle etrafına çok sayıda asker toplayarak Aşağı Ganj kıyılarına akınlara başladı. Daha sonra Delhi Sultanlığı'nı kuran, o sıralardaki Gurlu kumandanlarının en büyüğü Melik Kutbüddin Aybeg tarafından takdir edilip Bihâr'ın fethi için hazırladığı ordunun başına getirildi. Muhammed Bahtiyâr 589'da (1193) Bihâr'ı, ardından bölgede Budizm'in en önemli merkezi durumunda bulunan Uddandapûr Kalesi'ni aldı. Bu başarılar ona bütün Bengal bölgesinin kapılarını açtı, böylece Bengal, Benâres ve Batı Asam'ı da fethetti. Bu arada ele geçirdiği Hindu Senâ hânedanının tarihî başşehri Gavr'ı (Leknevtî) merkez yaparak Bihâr ve Bengal'de hüküm süren ve bölgedeki ilk Türk devleti olan Leknevtî Sultanlığı'nın temellerini attı (598/1202). Ancak bağımsızlığını açıkça ilân etmedi ve hutbeyi Gurlu Hükümdarı Muizzüddin (Şehâbeddin) Muhammed adına okutmaya, asıl tâbi olduğu kumandan Kutbüddin Aybeg'e de çok sayıda fil ve savaş aracı göndermeye devam etti. Muhammed Bahtiyâr'ın bastırdığı sikkelerin bir yüzünde elinde gürz tutan bir süvari figürü, altında da Sanskritçe "Gavr'ın fethi adına" ibaresi bulunmaktadır. Bu durum onun Asya'dan Bengal'e belli bir siyasî kültürle geldiğini gösterir. Muhammed Bahtiyâr 601'de (1205) Tibet seferine çıktıysa da bölgenin sarp yapısından ve zor iklim şartlarından dolayı başarılı olamadı; geri dönüşü sırasında da Brahmaputra nehrini geçerken askerlerinin pek çoğunu kaybetti. Kaynaklarda bu durumun onu çok etkilediği ve üzüntüsünden hastalanıp ertesi yıl öldüğü belirtilmektedir. Ancak daha sonra Kutbüddin Aybeg tarafından Bengal valiliğine getirilen Ali Merdân adlı bir kumandan tarafından öldürüldüğü de söylenir. Cenazesi Bihâr'da defnedildi.

Muhammed Bahtiyâr Halacî'nin kumandasında gerçekleştirilen fetihlerle birlikte İslâmiyet'in ilk defa girdiği birçok yere yeni müslüman Türk nüfusu iskân edilmiş, yerli halka din değiştirmesi hususunda baskı yapılmamıştır. Bu sırada bölgenin İslâmlaşmasında büyük etkisi görülen Kādirî, Çiştî ve Nakşibendî şeyhleri de dergâh açarak faaliyette bulunmuştur. Leknevtî hânedanının ilk başkadısı Rükneddin es-Semerkandî'nin mühtedi bir Hindu rahibi (brahman) olması da din konusunda zorlama olmadığının delili sayılmaktadır. Bu dönemde birçok cami, medrese ve dergâh yapıldığı belirtilmekteyse de bunların hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. Muhammed Bahtiyâr'ın kısa zamanda istikrarı sağlaması ve yeni bir idarî yapılanma gerçekleştirerek topraklarını Ganj nehrinin güneyi, kuzeyi ve doğusunu esas almak üzere üç ana bölgeye ayırması (bu idarî yapı daha sonraki sultanlıklar tarafından da muhafaza edilmiştir) Bengal ve Bihâr'da hayat seviyesinin yükselmesine zemin hazırlamış ve özellikle ticareti arttırmıştır. İbn Battûta'nın bölgeyi "çeşitli güzellikler barındıran dünyanın en ucuz yeri" şeklinde tanımlaması da (er-Riḥle, s. 610) bunu göstermektedir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA