Leblî kimdir? Leblî biyografisi

Genel kabule göre 610 (1213) yılında, Kurtuba’nın (Córdoba) batısında İşbîliye’ye (Sevilla) bağlı Vâdilkebîr (Guadalquivir) ırmağı sahilinde yer alan Leble (el-Hamrâ) kasabasında doğdu

Ona nisbet edilen ve Mağrib ülkelerince bilinmeyen Sadreddin lakabını ise muhtemelen Mısır'a ve Suriye'ye gidişinde Meşârika ulemâsı geleneğine uyarak bizzat kendi almıştır. Leblî'ye Efdalüddin ve Şehâbeddin (Şihâbüddin) lakapları da verilmiştir. Meşhur künyesi Ebû Ca'fer olup Ebü'l-Abbas sadece kendi Fihrist'inde geçmektedir.

Leblî, Bernâmec'inde kendilerinden ilim öğrendiği ve rivayette bulunduğu hocalarından bahseder, hangi ilmi veya kitabı kimden nerede okuduğunu belirtir. İlk eğitimini Leble'de Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Abdülkerîm el-Fendûlâbî'den aldıktan sonra Endülüs ulemâsının geleneğine uyarak hac vazifesini yerine getirmek ve tahsilini ilerletmek için çıktığı yolculukta uğradığı şehirlerin ileri gelen âlimlerinden dersler aldı. Zamanın ilim ve kültür merkezi İşbîliye'de Ebû Ali Ömer eş-Şelevbîn, Ali b. Câbir ed-Debbâc, A'lem el-Batalyevsî, Abdullah b. Ebü'l-Kāsım el-Ensârî, İbn Halfûn gibi üstatlardan ilim öğrendi, Batalyevsî'den Nâfi', İbn Kesîr ve Ebû Amr kıraatlerini birkaç defa hatmetti (Leblî, Bernâmecü Ebî Caʿfer, s. 40). Sebte'de Abdurrahman İbn Rahmûn, Muhammed b. Abdullah el-Ezdî; Bicâye'de (Bougie) Ahmed İbnü's-Serrâc el-İşbîlî; Tunus'ta Ahmed b. Ali el-Balatî; İskenderiye'de Muhammed b. Ebü'l-Fazl el-Mürsî, Sıbtü'l-Hâfız es-Silefî, Abdülazîz ed-Dârî; Kahire'de İbn Dakīkul'îd, Reşîd el-Attâr, İzzeddin İbn Abdüsselâm, Muhammed b. Lüb eş-Şâtıbî, İbn Sürâka eş-Şâtıbî, Abdülazîm el-Münzirî; Dımaşk'ta İbn Derrâc, Hürrevşâhî, Abdullah b. Ebü'l-Vefâ el-Bazrâî, Kāsım b. Ahmed el-Lûrakī, Hüseyin b. İbrâhim el-Erbilî gibi hocalardan ders aldı (Leblî, a.g.e., s. 15-23; a.mlf., Buġyetü'l-âmâl, s. 10-11; Vâdîâşî, s. 58). Hac vazifesini yerine getirdikten sonra geri dönüp Tunus'a yerleşti, vefatına kadar talebe okuttu. 691 yılının Muharrem ayında (1292 Ocak) vefat etti ve buradaki evine defnedildi (Ebü'l-Abbas el-Gubrînî, s. 345; Vâdîâşî, s. 58; İbn Ferhûn, I, 253). Leblî'nin Tunus'a ne zaman gittiği kesin olarak bilinmemekle birlikte bunun Leble'nin 634 (1236-37) yılında İspanyollar'ın eline geçmesinden sonra olabileceği tahmin edilmektedir. Nitekim İşbîliye de VII. (XIII.) yüzyılın ortasında İspanyollar tarafından zaptedilince halkı Tunus'a göç etti. Çünkü Hafsîler'in atası Ebû Hafs el-Hintânî daha önce İşbîliye'de valilik yaptığından İşbîliye-Tunus yakınlığı söz konusudur.

Leblî'nin en meşhur öğrencileri Ebû Hayyân el-Endelüsî, İbn Rüşeyd es-Sebtî, İbnü'l-Hâc el-Abderî ve oğlu Muhammed, İbn Câbir el-Vâdîâşî, İşbîliye'de Vezir Ebû Bekir b. Vezîr Ebü'l-Hasan b. Gālib, Ebü'l-Abbas Ahmed el-Gubrînî'dir. Vâdîâşî, Leblî'den Tirmizî'nin eş-Şemâʾilü'n-nebeviyye, Kudâî'nin Müsnedü'ş-şihâb, Hamza el-Kinânî'nin Meclisü's-sicillât, Hasan eş-Şeybânî'nin el-Erbaʿûne ḥadîs̱en, Sa'leb'in Kitâbü'l-Faṣîḥ, İbn Düreyd'in el-Maḳṣûre adlı kitaplarıyla Leblî'nin kendi eserleri el-ʿAḳīdetü'l-Fihriyye fi'l-iʿtiḳādâti's-seniyye, Tuḥfetü'l-mecdi'ṣ-ṣarîḥ fî şerḥi Kitâbi'l-Faṣîḥ'ini okumuştur (Leblî, Bernâmecü Ebî Caʿfer, s. 208, 218, 237, 266, 283, 288, 289, 292). Abderî de ondan el-Muvaṭṭaʾın baş taraflarını, Buhârî'nin el-Câmiʿu'ṣ-ṣaḥîḥ'inin tamamını, Şâtıbî'nin Ḥırzü'l-emânî adlı tecvid ve kıraat kasidesini, Tirmizî'nin eş-Şemâʾilü'n-nebeviyye'sini, Ebû Amr ed-Dânî'nin et-Teysîr fi'l-ḳırâʾât'ini okuduğunu ve icâzet aldığını zikretmiştir (Riḥle, s. 116-117). Râvi, muhaddis, nahiv âlimi, edip, tarihçi olarak şöhret bulan Leblî'yi İbnü't-Tavvâh, "kalemi akıcı ve anlaşılır, dili ise tutuk" diye nitelemiş (Sebkü'l-maḳāl, s. 170), Abderî de onun çok dindar, alçak gönüllü, talebelerini ilme ve takvâya teşvik eden gönül ehli bir âlim olduğunu belirtmiştir (Riḥle, s. 116; ayrıca bk. Makkarî, II, 208). Döneminde Afrika'da kendisinden ilim öğrenilen bir âlim, müşkül meselelerde kendisine başvurulan üstatlardan biri haline gelmiştir (Ebü'l-Abbas el-Gubrînî, s. 346).

Eserleri. Leblî kitaplarında genellikle eserini niçin kaleme aldığını, kendisinden önce bu alanda eser yazılıp yazılmadığını, telifte izlediği metodu, planını ve kitabı için uygun bulduğu ismi belirtmektedir (Fâdî Sakr Ahmed Asîde, s. 112). Eserleri birkaçı dışında Arap dil bilgisi ve edebiyatı hakkındadır. 1. Tuḥfetü'l-mecdi'ṣ-ṣarîḥ fî şerḥi Kitâbi'l-Faṣîḥ. Sa'leb'in dilde kullanım yanlışlıklarına (galat) ilişkin meşhur eserinin şerhidir. Müellif bu kitabını, kendisinin ders halkasında bulunduğu esnada Sa'leb'in el-Faṣîḥ'ini okutmadaki maharetini gören İşbîliye vezirlerinden Ebû Bekir b. Vezîr Ebü'l-Hasan'ın isteği üzerine telif etmiştir. Leblî'nin dil ve edebiyattaki engin bilgisini ve zengin kültürünü gösteren eser el-Faṣîḥ'in en geniş şerhlerindendir. Doksan bir kaynaktan yararlanarak hazırladığı şerhte müellif eleştirilere karşı Sa'leb'i savunmuş ve onun safında yer almıştır. Şerhin özgün yanlarından biri de zamanımıza ulaşmayan birçok lugat ve kitapla el-Faṣîḥ şerhlerinden zengin nakilleri içermesidir. Tuḥfe, Abdülmelik es-Sübeytî tarafından Ümmülkurâ Üniversitesi Arap Dili Bölümü'nde doktora tezi olarak sunulmuş (1417) ve Mektebetü'l-âdâb tarafından basılmıştır (Mekke 1997). 2. Buġyetü'l-âmâl fî maʿrifeti müstaḳbilâti'l-efʿâl. Fiillerin yapıları, sülâsî fiillerin okunuşu, fiil türleri, fiil kalıpları gibi konuların ele alındığı eser, bilinen kavâid kitaplarından çok Sîbeveyhi gibi ilk dönem dilcilerinin metoduna uyularak telif edilmiştir (nşr. Ca'fer Mâcid, Tunus 1972). Eser daha sonra Süleyman b. İbrâhim el-Âid tarafından birçok yazma nüshasına dayanılarak ilk neşirdeki hatalar düzeltilip tekrar yayımlanmıştır (Mekke 1411). 3. el-Bernâmec. Müellifin çocukluğundan itibaren okuduğu kitapları, bunları okuduğu hocaları ve okuma mekânları, kıraat konusunda rivayette bulunduğu şeyhlerini anlattığı bir eserdir. Leblî'nin büyük ve küçük olmak üzere iki Bernâmec'inin olduğu kaydedilir (Abderî, s. 43; nşr. Muhammed Bûzeyyân Ben'alî, Tanca 2011). 4. el-Fihrist. Usul ve kelâm ilimleri alanındaki yirmi kadar hocasını ve hocalarının hocalarını kapsayan bir eser olup Yâsîn Yûsuf Ayyâş ve Avvâd Abdürabbih Ebû Zîne tarafından Fihristü'l-Leblî adıyla yayımlanmış (Beyrut 1408/1988), aynı adla Nûreddin Şûbe tarafından da neşredilmiştir (Rabat 1433/2012). 5. Lübâbü Tuḥfeti'l-mecdi'ṣ-ṣarîḥ. Tuḥfetü'l-mecdi'ṣ-ṣarîḥ'in muhtasarıdır (Rabat, Hizânetü'l-âmme, nr. 100C; bk. Leblî, Bernâmecü Ebî Caʿfer, s. 28). 6. Refʿu't-telbîs ʿan ḥaḳīḳati't-tecnîs. Belâgī anlatımların Harîrî'nin el-Maḳāmât'ı üzerine uygulandığı eser (Tuḥfetü'l-mecdi'ṣ-ṣarîḥ, neşredenin girişi, s. 16-17) Muhammed b. Ahmed el-İdrîsî tarafından doktora tezi olarak tahkik edilmiştir (Fas 1993). 7. Veşyü'l-ḥulel fî şerḥi ebyâti'l-Cümel. Zeccâcî'nin eserinde geçen şâhid beyitlerin şerhidir. Leblî bu kitabını Tunus'ta Hafsî Hükümdarı I. Muhammed Müstansır'a hediye etmiş, o da Hâzim el-Kartâcennî'ye vererek incelemesini istemiştir. Leblî, Kartâcennî'yi ziyaret ettiğinde kitabını onun elinde görünce hatalarını hoşgörüyle karşılamasını telmih ederek kendisine İmam Şâfiî'nin "وعين الرضا عن كل عيب كليلة" (kişi sevdiğinin kusurunu görmez) mısraını okumuş, bunun üzerine Kartâcennî ona, "Ey Ebû Ca'fer, sen dostum ve kardeşimsin, ama kralın emri bu, onda hak sözden başkasını söylemek mümkün değildir. Ayrıca ilmin müdâheneye tahammülü yoktur" demiş ve hatalarını göstermiş, Leblî de onların bir kısmını düzeltmiştir (Makkarî, II, 208-209). Eseri Sudanlı Ahmed Tayyib el-Fâtih doktora tezi olarak tahkik etmiştir (Edinburgh Üniversitesi, 1988; bk. Tuḥfetü'l-Mecdi'ṣ-ṣarîḥ, neşredenin girişi, s. 17). 8. el-İʿlâm bi-ḥudûdi ḳavâʿidi'l-kelâm. Kelime ve kelime çeşitlerinin ele alındığı bir eserdir (Makkarî, II, 208). 9. el-ʿAḳīdetü'l-Fihriyye fi'l-iʿtiḳādâti's-seniyye. Aslı kelâm ilmine dair bir kaside (urcûze) olup buna nesir kısımları da eklenmiştir (Vâdîâşî, s. 58; İbn Ferhûn, I, 254). 10. Şerḥu Edebi'l-kâtib (İbn Kuteybe) (Abdülkādir el-Bağdâdî, I, 19, 25; VI, 101; VII, 6, 448). 11. Şerḥu ebyâti Edebi'l-kâtib (a.g.e., V, 328). 12. Şerḥu Iṣlâḥi'l-manṭıḳ (İbnü's-Sikkît) (a.g.e., I, 25; X, 245). 13. Şerḥu'l-Mufaṣṣal (Zemahşerî). 14. Kitâb fi'ṣ-Ṣarf (İbn Rüşeyd, II, 213; Vâdîâşî, s. 283). 15. el-Kerem ve'ṣ-ṣafḥ ve'l-ġufrân. Bir başkası tarafından ihtisar edilmiştir (Vâdîâşî, s. 58).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA