Lafza-i celâl

Sözlükte "kelime" anlamına gelen lafza (lafz) ile "azamet ve yücelik" mânasındaki celâlden (celâle) oluşan lafza-i celâl terkibi "kayıt ve kıyas kabul etmeyen azamet ve yüceliği ifade eden kelime" demektir ve yalnız Allah ismi için kullanılır. Aynı mânada Türk kültüründe "ism-i celâl" tabirine de rastlanır. Lafz kavramının kök anlamı "ağzındakini veya içindekini dışarıya atmak" olduğundan bazı sözlükler "lafzullah" terkibinin kullanılmasının doğru olmadığını kaydeder (İbrâhim Mustafa v.dğr., s. 832). Bu telakki Kur'ân-ı Kerîm'in metni için de geçerli olup "lafzü'l-Kur'ân" yerine "nazmü'l-Kur'ân" tabiri tercih edilmiştir (et-Taʿrîfât, "naẓm" md.).

Kur'ân-ı Kerîm'de beşi "Allāhümme" şeklinde olmak üzere 2702 yerde geçen lafza-i celâlin kelime türü olarak isim veya sıfat olduğu, türemiş niteliği taşıyıp taşımadığı, türemişse kökünün ne olabileceği hususunda çeşitli görüşler ileri sürüldüğü gibi lafza-i celâl mûsiki ve hat sanatlarında da özel bir yere sahip olmuştur (bk. ALLAH). Ayrıca Allah ismi, Kur'an'da ve Arapça metinlerde ilk kelime olarak bulunduğu veya kendisine katılan önceki kelimeye ait son harfin harekesi üstün yahut ötre olduğu durumlarda kalın sesle okunmuş ve bu okuyuş zât-ı ilâhiyyeye bir saygı göstergesi olarak kabul edilmiştir. Tasavvuf ehlince Allah'ı anmanın ve O'na yakın olmanın en veciz ifadesi olarak kabul edilen "hüve" (hû) zamiri doğrudan doğruya Allah'ın zâtını, dolayısıyla bütün vasıflarını ihtiva eden lafza-i celâli simgeler (DİA, XI, 410; ayrıca bk. İLÂH; İSM-i A'ZAM).

Konuyla ilgili bazı müstakil eserler kaleme alınmış olup Mehmed b. Hamza el-Aydınî'nin Risâle fî lafẓati'llâh (İzmir Millî Ktp., nr. 1886) ve Şehâbeddin el-Hafâcî'nin Vażʿu'l-ʿalemiyye li-lafẓati'l-celâle (Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 610) adlı çalışmaları bunlardan bazılarıdır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA