Muhtârî kimdir? Muhtari'nin tarihteki önemi nedir?

467 veya 468 (1074 veya 1075) yılında doğdu

Şiirlerinde önceleri adını (Osman) mahlas diye yazarken daha sonra Muhtârî mahlasını kullanmıştır. Bu mahlas, hakkında kaside yazdığı Ebû Nasr Muhammed Müstevfî'nin kendisine verdiği "Muhtârü'ş-şuarâ" unvanından alınmış olmalıdır (Dîvân-ı Ḥakîm Muḫtârî-i Ġaznevî, s. 190-191). Muhtârî ayrıca "hâce" ve "hakîm" lakaplarıyla da anılır.

Muhtârî, yirmi bir yaşlarında iken Gazneli Hükümdarı İbrâhim b. Mes'ûd'un sarayına girdi. İlk kasidesini "seyyidü's-selâtîn" dediği bu hükümdar adına yazdı ve saraydaki şairler arasında temayüz etti. Bu hükümdarın ölümünün ardından yerine geçen oğlu III. Mesud'un şairlere karşı ilgisizliği sebebiyle Hindistan'da Kûşdâr'a gitti. Burada kaldığı süre içinde (490-493/1097-1100) şehrin valisi Muhammed b. Hatîb ve Lahor'da bulunan ünlü şair Mes'ûd-i Sa'd-i Selmân için kasideler söyledi. Bir süre sonra gittiği Belh'in ileri gelenlerine kasideler yazdı, saray şairi Hasan Amîd ile tanıştı. Ayrıca Saffârîler'den Sîstan Hükümdarı Nasr b. Halef'e kasideler gönderdi. Belh'ten gittiği Kirman'da Selçuklu Hükümdarı I. Muizzüddin Arslanşah ve diğer önde gelen kimseler için kasideler söyledi. Bu sırada III. Mesud'un Hindistan'da kazandığı zaferleri övdüğü ve Gazne'ye dönmek için izin istediği bir fetihnâme yazıp vezir Kutbüddin Yûsuf b. Ya'kūb aracılığıyla ona gönderdi. Ancak bundan bir sonuç alamadığından Gazne'ye bu hükümdarın ölümünden (508/1115) sonra dönebildi. Bu arada Tabes'in İsmâilî yöneticilerinden Yemînüddevle İsmâil b. Gîlekî'ye ithaf ettiği Hünernâme adlı eserini kaleme aldı. Muhtârî, Gazne'ye gidince III. Mesud'un yerine geçen oğlu Arslanşah tarafından iyi karşılandı; Muhtârî de onun tahta çıkışını kasidelerle kutladı. Bu hükümdar tarafından melikü'ş-şuarâ tayin edilen Muhtârî böylece hayatının en rahat dönemini yaşadı. Hakkında otuza yakın kaside yazdığı Arslanşah 511'de (1117) kardeşi Behram Şah tarafından tahttan uzaklaştırılınca Muhtârî de gözden düştü. Divanında Behram Şah için söylediği sadece bir kaside bulunması da (a.g.e., s. 500-501) bunu teyit etmektedir.

Muhtârî hayatının son dönemini Mâverâünnehir ve Semerkant'a yaptığı seyahatlerle geçirdi. Semerkant'ta Batı Karahanlı Hükümdarı Arslan Han'ın sarayına girdi. Ardından Horasan'a geçti. Ancak burada haklarında kaside yazdığı kişilerin adı bilinmemektedir. Divanında 513'ten (1119) sonraki tarihlerde yazdığı şiirlerine rastlanmadığına göre onun bu yıl içinde veya kısa bir süre sonra öldüğü tahmin edilebilir. Dolayısıyla tezkirelerin verdiği 534 (1139-40) tarihi ve sonraki tarihler doğru değildir. Hünernâme adlı eserini ithaf ettiği İsmâilî emîri Yemînüddevle'yi övmesine ve kendisini on ikinci imam Mehdî el-Muntazar'a benzetmesine bakarak Şiî olduğu ileri sürülmüşse de onun yüzlerce Sünnî'yi de methetmiş olması bunun aksini göstermektedir. Ayrıca Gazneli sarayında bulunması da Sünnî kabul edilmesi için yeterli delildir.

Eserleri. 1. Dîvân. Şairler arasında büyük rağbet gören Muhtârî'nin divanındaki kasideler yazıldıkları bölgelere göre Gazneviyyât, Kirmâniyyât, Semerkandiyyât ve belirli bir yere nisbet edilmeyen şiirler olmak üzere dört gruba ayrılır. Bunlar aynı zamanda hayatının dönemleriyle de ilgilidir. Divanında ayrıca terkibibendler, gazeller, kıta ve rubâîler yer alır. Eser, ilk defa Rükneddin Hümâyûn Ferruh tarafından Dîvân-ı Ḥakîm Muḫtârî-yi Ġaznevî adıyla yayımlanmıştır (Tahran 1336 hş.). Daha sonra Celâleddin Hümâî, Taṣḥîḥ-i Dîvân-ı Ḥakîm Muḫtârî-i Ġaznevî ismiyle ikinci neşrini gerçekleştirmiştir (Tahran 1340 hş./1961). 2. Hünernâme-i Yemînî. Bu felsefî mesnevi kâinatın kozmolojik bir tanıtımı ile başlar. Zodyak kuşağı, gezegenler ve dört unsurun (ateş, su, hava ve toprak) gelişmesini, mizaç ve mevsimleri, mevâlîd-i selâse (hayvanlar, bitkiler ve madenler), Hz. Âdem'in yaratılışı, Allah ve peygamberler, kâmil insan gibi konuları içerir. Bu tür bir eser ilk defa Muhtârî tarafından yazılmış, Senâî Ḥadîḳatü'l-ḥaḳīḳa'sında onu takip etmiştir.

Yakın zamana kadar Muhtârî'nin eseri kabul edilen Şehriyârnâme'nin (Safâ, Ḥamâse-serâyî der Îrân, s. 311-315) ona ait olmadığı ileri sürülmektedir (Storey, V/2, 432-434). Firdevsî'nin Şâhnâme'sinden hareketle kaleme alınan Şehriyârnâme'nin konusunu, Rüstem'in torununun oğlu Şehriyâr b. Berzû'nun Hindistan'daki savaşlarıyla ilgili olaylar meydana getirir. Bunun Muhtârî'ye ait olamayacağını söyleyenler eserdeki ifade ve nazım bozukluklarını delil göstermekte ve eserin, III. Mesud'un Hindistan seferlerinden esinlenen Hintli bir şair tarafından X-XI. (XVI-XVII.) yüzyıllarda yazıldığını belirtmektedirler. Şehriyârnâme Gulâm Hüseyin Bigdilî tarafından yayımlanmıştır (Tahran 1358 hş.).

Muhtârî'nin Fars edebiyatında Türkistan veya Horasan üslûbu denilen tarzda (sebk-i Horasânî) yazdığı kasidelerinde Unsurî, Ferruhî-yi Sîstânî ve Ezrakī-i Herevî gibi şairlerin etkileri görülür ve şiirlerinde onların kullandığı pek çok mazmuna rastlanır. Nitekim Muhammed b. Habîb adında bir kişiye sunduğu kasidesiyle Ferruhî'nin "Ḳaṣîde-i Sümnâtiyye"si arasında büyük benzerlik vardır. Bununla birlikte Muhtârî hiçbir zaman taklitçi bir şair olarak görülemez. İfade kabiliyeti, geniş bilgisi ve anlatımdaki sadeliği onu diğer şairlerden ayırır. Muhtârî bedî' sanatındaki hüneri ve bilmeceleriyle de (çistânhâ) ünlüdür.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA