Unsurî Kimdir, Tarihte Önemi Nedir? Unsurî Hayatı Hakkında Bilgiler!

Muhtemelen 350 (961) yılı dolaylarında Belh’te doğdu

Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Sadece bazı bölümleri mevcut olan divanı ile tezkirelerde sınırlı mâlûmat yer almaktadır. Tezkirelerde belirtildiğine göre ticaretle geçinen bir ailenin çocuğudur. Babasını ve annesini kaybedince kendisi de bir süre ticaretle meşgul oldu. Çıktığı bir sefer esnasında elindeki bütün sermayesini haydutlara kaptırdığından ticareti bırakıp ilim tahsiline başladı ve edebiyata yöneldi. Gazneli Sultan Mahmud'un küçük kardeşi Belh Emîri Nasr'ın takdirini kazanarak Gazne sarayına girdi. Saraydaki itibarı gün geçtikçe arttı; saltanatının (998-1030) ilk yıllarında Gazneli Mahmud'un nedimi ve sarayın melikü'ş-şuarâsı oldu. Devletşah fazilet sahibi bir şair diye bilinen Unsurî'nin "hakîm" sıfatıyla anıldığını ve şair Ebü'l-Ferec-i Segezî'nin kendisine hocalık yaptığını ifade eder. Menûçihrî'nin Unsurî hakkında yazdığı ve kendisini "üstatlar üstadı" olarak nitelediği "Şem'iyye Kasidesi" Unsurî'ye ve sanatına karşı duyulan saygının açık delilidir. Unsurî, Gazneli Mahmud'un yaptığı savaşların çoğunda kendisine refakat etti, onun savaşlarda gösterdiği kahramanlığı ve şahsî meziyetlerini kasidelerinde dile getirdi. Bu sebeple birçok şiiri sadece edebî yönden değil tarihî açıdan da önem taşımaktadır. Sultan Mesud'un saltanat yıllarında da (1030-1041) ilerlemiş yaşına rağmen ününü koruyan Unsurî Gazne'de vefat etti.

Unsurî, başta Gazneli Sultan Mahmud olmak üzere Mahmud'un kardeşleri Emîr Ebû Yâkub Yûsuf ile Emîr Ebü'l-Muzaffer Nasr, oğlu Sultan Mesud, Vezir Meymendî, ayrıca Muhammed b. İbrâhim Tâî, Hâce Ebü'l-Hasan ve Ebû Ca'fer Muhammed b. Ebü'l-Fazl adlı kumandanlar hakkında kasideler yazmış, bu sayede büyük bir servete kavuşmuştur. Gazne sarayında Unsurî ile birlikte bulunan birçok şair arasında Gazâirî, Ascedî, Ferruhî-yi Sîstânî, Müncîk-i Tirmizî, Şihâbî, Hürremî-i Tirmizî, Firdevsî, Esedî-i Tûsî, Behrâmî-yi Serahsî, Zînetî-i Segezî, Mes'ûdî-i Gaznevî, Büzürcmihr-i Kâyinî, Ebû Hanîfe-i İskâfî, Ebü'l-Ferec-i Segezî ve Râşidî gibi isimler vardır. Unsurî, Gazâirî'nin kendini aşırı derecede övüp başkalarını yermesi üzerine ona cevap mahiyetinde en eski edebî tenkit örneklerinden sayılan "Lâmiyye" adlı kasidesini yazmış, bunun üzerine Gazâirî de onu hicvetmiştir. Bazı kaynaklarda Şâhnâme yazarı Firdevsî'yi Gazne'ye geldiği sırada Sultan Mahmud'la Unsurî'nin tanıştırdığı kaydedilir.

Bir kaside şairi olan Unsurî gazel ve rubâîde de başarı göstermiştir. Daha sonra gelen Nâsır-ı Hüsrev, Reşîdüddin Vatvât ve Sa'dî-yi Şîrâzî gibi şairler kendisini övmüş; Ferruhî-yi Sîstânî ve Menûçihrî'den başka Katrân-ı Tebrîzî, Ezrakī-i Herevî, Muizzî, Senâî, Sûzenî, Hâkānî-yi Şirvânî ve Evhadüddîn-i Enverî kaside ve gazelde onu takip etmiştir. Arap edebiyatını da iyi bilen Unsurî, Ebû Temmâm ve Mütenebbî gibi Arap şairlerinden iktibaslarda bulunmuştur. Bedîî sanatlara fazla yer vermediği şiirlerinde kendine has mazmunlara çok yer vermesi, nâdir kelimeler kullanması ve felsefî düşünceleri şiir diliyle ifade etmesiyle temayüz etmiştir. Şiirlerinde Horasan üslûbuna itibar etmiş, ekseriya tegazzül ile, bazan da tabiat tasviriyle başladığı kasidelerinde çöl tasvirlerinin yerini av ve bahçe tasvirleri almıştır. Memduhlarını vasfederken İran efsaneleri ve meselleriyle ilmî ve felsefî terimlerden faydalanmıştır. Muhammed b. Ömer er-Râdûyânî, Reşîdüddin Vatvât ve Şems-i Kays'ın edebî sanatlar ve belâgat ilimlerine dair eserlerinde Unsurî'nin şiirlerinden bolca örnek verilmiştir.

Eserleri. 1. Dîvân. Büyük bir kısmı günümüze kadar gelmeyen divanın mevcut kısmının çeşitli baskıları yapılmıştır (kenarında Ebü'l-Ferec-i Rûnî'nin divanı olarak Bombay 1319-1320/1902; Tahran 1298; Leknev 1922). Yahyâ Karîb tarafından gerçekleştirilen neşir (Tahran 1323, 1341 hş.) 2725 beyit, Muhammed Debîr-i Siyâkī'nin neşri (Tahran 1342, 1363 hş.) 3999 beyit ihtiva etmektedir. Bazı tezkire müellifleri Unsurî'nin divanı ile diğer mesnevilerinin 30.000 beyitlik bir hacme ulaştığını belirtir. Divan altmış dört kaside, yetmiş yedi rubâî ile gazel, kıta ve kaside parçalarıyla üç mesnevisine ait beyitlerden meydana gelir. Kırk kasidesini Sultan Mahmud, iki tanesini Sultan Mesud, on altısını Emîr Nasr ve birer tanesini yukarıda adları geçen diğer kişiler hakkında kaleme almıştır.

2. Vâmıḳ u ʿAẕrâ. Bu mesnevinin ilk bölümlerine ait 372 beyitlik kısmı Muhammed Şefî' tarafından yayımlanmış (Lahor 1967), I. Kaladze, Rusça tercüme ve açıklamalarla birlikte eserin yeni bir neşrini gerçekleştirmiştir (Mîrâs̱î ez Mes̱nevîhâ-yi ʿUnṣurî: Epicheskoe nasledie Unsuri, Tbilisi 1983). Fahreddin Es'ad-ı Gürgânî'nin Vîs ü Râmîn ve Nizâmî-i Gencevî'nin Ḫamse'sinden çok önce kaleme alınan mesnevi Fars dilinde günümüze ulaşan en eski aşk romanıdır (muhtevası için bk. İA, XIII, 45-46, 191-193; ayrıca bk. VÂMIK ve AZRÂ). Eserin konusu Unsurî'den sonra Fars ve Türk edebiyatlarında değişik şekillerde işlenmiş ve yirmiyi aşkın Vâmıḳ u ʿAẕrâ yazılmıştır. Lâmiî Çelebi'nin tercümesi de bunlar arasındadır.

3. Ḫing Büt ü Surḫ Büt. Râdûyânî'nin Tercümânü'l-belâġa'sında esere ait iki beyit yer almaktadır. Mesnevi, Mısır hükümdarının oğlu ile Çin hükümdarının kızı arasında geçen aşkı ve sonunda ayrılık acısıyla her ikisinin ölümünü konu edinir. Gazne sarayına mensup âlimlerden Bîrûnî bu hikâyeyi Ṣanemeyi'l-Bâmyân adıyla Arapça'ya çevirmiştir.

4. Şâd Baḥr u ʿAynü'l-ḥayât. Unsurî'nin bu mesnevisi de Yunan kaynaklıdır. Esere ait elli dokuz beyit Esedî-i Tûsî'nin Luġat-ı Fürs'ünde dağınık biçimde yer alır. Bîrûnî bu eseri de Ḳasîmü's-sürûr ve ʿaynü'l-ḥayât adıyla Arapça'ya tercüme etmiştir.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA