el-Fakih ve'l-Mütefakkih kim tarafından yazılmıştır?

Fıkıh mezheplerinin kendi metodolojilerini tedvin ettikleri bir dönemde kaleme alınan el-Faḳīh ve'l-mütefaḳḳih, müellifinin çağdaşları olan İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî'nin el-Burhân'ı ve Gazzâlî'nin el-Müstaṣfâ'sından önce yazılmış olmalıdır. Klasik anlamda bir usul kitabı olmasa da Şâfiî mezhebinin hadisçi özelliğini yansıtan, fıkıh usul ve eğitimiyle ilgili önemli bir eserdir. Hatîb el-Bağdâdî'yi usûl-i fıkhın eski kaynaklarından biri sayılan bu eseri yazmaya sevkeden sebep, Hz. Peygamber'in, "Benim sözümü işitip de -başkasına- tebliğ eden kimsenin yüzünü Allah ak etsin" meâlindeki hadisinin (Müsned, I, 437; Ebû Dâvûd, "ʿİlim", 10; Tirmizî, "ʿİlim", 7; İbn Mâce, "Muḳaddime", 18, "Menâsik", 76; Dârimî, "Muḳaddime", 24) devrinde yeterince anlaşılamaması veya yanlış anlaşılması, bundan dolayı da hadisleri mâna ve özüne, metin ve sened yönünden inceliklerine vâkıf olmaksızın sadece yazan, ezberleyen ve bütün ömürlerini bu yolda tüketen kimselerin bir hayli çoğalmış olmasıdır. Bu yanlışlığa dikkat çekerek dinin temel esas ve delillerinin iyi anlaşılmasına ve doğru kullanılmasına eseriyle katkıda bulunmak isteyen Bağdâdî, kelâmcılarla re'y ehli fakihlerin hadis ehlini ta'nettiğini, hatta hadisle meşgul olanların cehaletle suçlanacak durumlara düştüklerini, bütün bunların sorumlularının fıkıh bilmeyen basiretsiz hadis toplayıcıları olduğunu ifade eder. Ayrıca kendi dönemindeki hadis ehlinin fakihlerle bir arada bulunmaktan kaçındığını ve muteber addedilen re'y ile kötülenen re'y arasındaki farkı anlamayıp sadece re'y aleyhindeki hadisleri esas aldıkları için kıyasa başvuran fakihleri kınadıklarını, fakat sonuçta onlara uymak zorunda kaldıkları için de çelişkiye düştüklerini belirtir. Bu eser hadisçilerle fıkıhçıları birbirine yaklaştırmak, her iki zümrenin re'y ve hadis konularındaki eksiklerini telâfi etmek suretiyle birbirlerine yardımcı olmalarını sağlamak amacıyla kaleme alınmış ve rivayet zenginliğinin yanı sıra ictihad konularındaki derinliği sayesinde de dengeli bir sentez sunmayı başarmıştır. Ayrıca hoca-talebe ilişkileri ve öğretim metotlarıyla ilgili rivayet ve görüşleri de özellikle din eğitimi ve pedagoji açısından önemlidir.

Hatîb el-Bağdâdî kitabın giriş kısmında, bu eserinde doğru görüş sahiplerini dinî ilimlerde derinleşmeye, dinî hükümleri anlamaya ve bu konuda gayret sarfetmeye teşvik eden hadisleri rivayet edeceğini, fıkıh usulünden, delillerin tesbitinden, övülen ve yerilen re'yden, ictihadın mahiyetinden, ilim otoritesinin (fakih) ve ilim yolcusunun (mütefakkih) eğitim ve öğretim, fetva verme ve halkla ilişkiler esnasında takip edeceği usul ve erkânın, kendilerinde bulunması gereken âdâb ile yapmaları veya kaçınmaları gereken davranışların neler olduğundan bahsedeceğini söyler. Bu durumda eserin genel hatlarıyla fıkhın ve fakihin önemi ve fazileti, fıkıh usulü konuları, eğitim ve öğretimle ilgili hususlar olmak üzere üç temel konudan oluştuğu söylenebilir.

On iki cüzden meydana gelen eserde cüzler, konular arasında kesin bir ayırımı göstermekten çok kitabın yazım veya istinsahından kaynaklanan bölümler görünümündedir. Eserde önce dinin derinlemesine kavranılmasının (tefakkuh) önemi, bununla ilgili hadisler, sahâbe ve tâbiîn sözleri, hadis ilminin geleneğine uygun şekilde muttasıl rivayet zinciriyle verilir. Bunun ardından fıkıh ve fıkıh usulünün tanımları yapıldıktan sonra fıkhın dört temel kaynağı olan kitap, sünnet, icmâ ve kıyas konuları klasik usul kitaplarındakine benzer şekilde, fakat Hz. Peygamber'e ve ilk dönem İslâm bilginlerine atfedilen görüş ve isnadların rivayet zincirleri tam olarak verilmeye özen gösterilerek işlenir. Kıyastan sonra teâruz ve tercih, istishâb, aslî ibâha, deliller arası hiyerarşi ve sıralama gibi konulara yer verilir. Bunun ardından da fıkhî münazara, cedel, soru sorma ve cevap verme âdâbı, taklid, fakihin öğrencileriyle ve halkla ilişkisi, ders âdâbı, öğretim metodu, müftî, müsteftî ve fetva ile ilgili çeşitli meseleler incelenir.

Müellif eserinde çok defa konuyla ilgili rivayetleri zikretmekle yetinmekte ve şahsî temayülünü de böylece belirtmiş olmakta, fakat yorum ve değerlendirme yapmaktan genelde kaçınmaktadır. Meselâ birinci babda, "Allah kimin hakkında hayır murat ederse onu dinde fakih yapar" hadisini yirmi dört ayrı rivayet kanalından nakletmiş ve bu hadis ile senedleri hakkında herhangi bir yorumda bulunmamıştır. Fıkıh usulüyle ilgili konularda da önce kavramları tarif etmiş, daha sonra bu husustaki görüşleri destekleyici mahiyette olan âyetleri, hadisleri, sahâbe ve ardından gelen nesillere ait görüşleri isnad zinciriyle nakletmiş, nâdir olarak da konunun sonunda kendi görüşünü belirtmiştir (örnek için bk. s. 66). Müellifin hadisçi olması ve fıkıh tarihi içinde de ehl-i hadîs grubunun önemli temsilcileri arasında yer alması, el-Faḳīh ve'l-mütefaḳḳih'in bu tarz ve üslûpta yazılmasının ana sebebini teşkil eder. Ancak eserin fıkıh usulünün konularıyla ilgili olarak ilk dönem İslâm âlimlerinden gelen birçok rivayete yer vermesi onun önemini arttırmaktadır. Rivayetlerin zenginliğinde müellifin hadisçiliği kadar tarihçiliğinin ve birçok ilim merkezini dolaşmış olmasının da etkisi bulunmalıdır. Hatîb el-Bağdâdî fıkıhta Şâfiî mezhebine bağlı olmakla birlikte bu eserini mezhep taassubu içerisinde yazmamış, ancak yaptığı nakillerde kendi mezhebinin görüşlerine veya onları destekleyen rivayetlere ağırlık vermiştir.

Bağdâdî'nin fıkıh usulü alanında ed-Delâʾil ve'ş-şevâhid ʿalâ ṣıḥḥati'l-ʿamel bi-ḫaberi'l-vâḥid adlı bir başka eseri de bulunmakla birlikte el-Faḳīh ve'l-mütefaḳḳih'in ayrı bir önemi vardır. Hatta denilebilir ki müellifin bu eserinin fıkıh usulü alanında kazandığı itibar, onun tarih ve biyografi sahasında Târîḫu Baġdâd ve hadis usulü alanında el-Kifâye adlı eserlerinin ulaştığı dereceden aşağı değildir. Bundan dolayı Bağdâdî'nin muarızları dahi onun bu kitabından müstağni kalamamışlar, eserlerinde ondan iktibaslarda bulunmuşlardır (bk. İbn Kayyim el-Cevziyye, I, 46, 202; M. Zâhid Kevserî, s. 14).

el-Faḳīh ve'l-mütefaḳḳih'in bugüne kadar tesbit edilebilen iki nüshası mevcuttur. Şam'da Dârü'l-kütübi'z-Zâhiriyye'de (nr. 59/92) bulunan nüsha, Ebü'l-Kāsım Abdurrahman b. Ali b. Kāsım el-Kâmilî'nin rivayeti olup İsmâil el-Ensârî tarafından, üzerinde fazla bir çalışma yapılmadan kısa bir mukaddime ile birlikte ilki Riyad'da (1389/1969) olmak üzere iki cilt halinde çeşitli baskıları yapılmıştır. İstanbul'da Köprülü Kütüphanesi'ndeki (nr. 392) nüshayı ise Ebû Mansûr İbn Hayrûn (ö. 539/1144) Bağdâdî'den icâze yolu ile rivayet etmiştir (bk. vr. 1a). Yusuf Kılıç eseri, her iki nüshasını karşılaştırmak suretiyle bir doktora çalışması olarak neşre hazırlamıştır (bk. bibl.). Bu tezin I. cildinde Bağdâdî'nin hayatı, eserleri, el-Faḳīh ve'l-mütefaḳḳih'in metodu ve muhtevası ile râviler hakkında bilgi verilmiş, hadisler tahriç edilmiştir. II. ciltte eserin metni verilmiş, sonuna da çeşitli indeksler eklenmiştir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA