Sultan Bâhû Kimdir, Tarihteki Önemi Nedir?

1039 (1630) yılında günümüzde Pakistan sınırları içinde bulunan Şûrkût’ta (Shorkot) doğdu

Annesinin de teşvikiyle tasavvufa yönelip Habîbullah Kādirî'ye intisap etti. Habîbullah onu Delhi'ye kendi şeyhi Pîr Abdurrahman Dihlevî'ye gönderdi. Sultan Bâhû seyrüsülûkünü Pîr Abdurrahman'ın yanında tamamlayıp hilâfet aldı.

Şah Cihan'ın oğullarından Evrengzîb ile 1059 (1649) ve 1062 (1652) yıllarında Cang'daki Germahârâca Kalesi'nde, bir defa da hükümdarlığı döneminde 1668'de Delhi'de görüştü; eserlerinde onu hayırla anmaktadır. Evrengzîb ile kardeşi Dârâ Şükûh arasında çıkan taht mücadelesinde Evrengzîb'e daha yakın durdu ve bir Kādirî müntesibi olan Dârâ Şükûh'tan eserlerinde hiç bahsetmedi. Bu durum, kendini Sünnî ve Hanefî olarak tanıtan Sultan Bâhû'nun Hint kültürüyle tasavvufu yakınlaştırmaya çalışan Dârâ Şükûh'a karşı bir tepkisi olarak düşünülebilir. 1 Cemâziyelâhir 1102 (2 Mart 1691) tarihinde vefat eden Sultan Bâhû, Şûrkût yakınlarında Çinâb nehri kenarındaki Kâhercenân köyünde defnedildi. Nehrin zaman zaman taşması üzerine mezarı birkaç defa başka yerlere nakledildi. Türbesi bugün Şûrkût'un Garh Maharaja kasabasındadır. Çok sayıda halife yetiştiren ve eser telif eden Sultan Bâhû'ya dair en önemli kaynak Sultan Hâmid adlı bir müellifin Menâḳıb-ı Sulṭânî'sidir. Henüz yazma halinde bulunan eserin Urduca tercümesi yayımlanmıştır.

Sultan Bâhû vahdet-i vücûd düşüncesini benimsemiş, mânevî eğitim metodu olarak kabul ettiği esmâ-i hüsnâyı okuma, Allah'ı ve Hz. Muhammed'i düşünme, kabirlerde Kur'an ve ezan okuyarak orada yatan kişilerin ruhaniyetinden feyiz alma gibi konulara eserlerinde sıkça yer vermiştir. Hz. Âdem'den önce de insanların yaşadığını düşünen Sultan Bâhû son Âdem'den önce 15.001 Âdem geçtiğini, son Âdem ile Hz. Peygamber arasında 5979 yıl bulunduğunu, kıyametin de 50.000 yıl sonra kopacağını iddia etmiştir. Hak Teâlâ kendini göstermek ve tanınmak isteyince nurundan Hz. Peygamber'in nurunu yaratmış, böylece lâhût mertebesinden ceberût mertebesine tecelli ve nüzûl etmiş, oradan da isim ve sıfatlarıyla melekût ve nâsût âlemlerinde kendini göstermiştir. Bu durumu ters dönmüş bir ağaca benzeten Sultan Bâhû'ya göre lâhût kök, ceberût dal, melekût yaprak ve nâsût meyve gibidir.

Farsça 140 civarında eser kaleme aldığı söylenen Sultan Bâhû'nun otuz kadar eseri günümüze ulaşmıştır. Bu eserler, Seyyid Emîr Han Niyâzî tarafından yapılan Urduca çevirileriyle birlikte 2009'dan itibaren Lahor'da yayımlanmaya başlanmıştır. Bilinen başlıca eserleri şunlardır: Esrâr-ı Ḳādirî, Emîrü'l-kevneyn, Evreng Şâhî, Tevfîḳu'l-hidâyet, Tîġ-i Birehne, Câmiʿu'l-esrâr, Ḥüccetü'l-esrâr, Dîdâr-baḫş, Dîvân-ı Bâhû, Risâle-i Rûḥî, Sulṭânü'l-vehm, Şemsü'l-ʿârifîn, ʿAḳl-ı Bîdâr, ʿAynü'l-ʿârifîn, ʿAynü'l-faḳr, Fażlü'l-liḳāʾ, Ḳurb-i Dîdâr, Keşfü'l-esrâr, Kilîdü't-tevḥîd (sagīr), Kilîdü't-tevḥîd (kebîr), Kilîd-i Cennet, Gencü'l-esrâr, Mücâlesetü'n-nebî, Muḥabbetü'l-esrâr, Muḥkimü'l-fuḳarâʾ, Miḥakkü'l-fuḳarâʾ (sagīr), Miḥakkü'l-fuḳarâʾ (kebîr), Miftâḥu'l-ʿârifîn, Nûrü'l-hüdâ (sagīr), Nûrü'l-hüdâ (kebîr). Sultan Bâhû'nun ayrıca Pencap lehçesinde şiirleri vardır. Farsça divanı, Ahmed Saîd Hemedânî'nin (Ahmad Saeed Hamadani) İngilizce tercümesiyle birlikte Divan of Bahu adıyla yayımlanmıştır (baskı yeri yok, 2010).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA