İhşîd

Kelimenin Eski Farsça'da "parlak, zeki" anlamına gelen hşeyte (خشيته) veya "hükümdar, emîr" mânasındaki hşâyesiyeden (خشايثيه; orta dönem ve modern Farsça'da şah) türediğine dair görüşlerin yanında (EI2 [İng.], III, 1060) Türkçe ak kelimesiyle Farsça "güneş" anlamına gelen şîdin birleşmesinden oluştuğu görüşü de vardır (Poole, s. 79). İhşîd Arapça "melikü'l-mülûk" ifadesinin karşılığıdır. Soğd ve Fergana hükümdarlarının İslâm öncesi dönemden beri kullandıkları bu unvan daha sonra İhşîdî hükümdarlarına verilmiştir.

İhşîd unvanının Araplar'ın Mâverâünnehir'i fethi sırasında Soğd bölgesinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Makdisî, Semerkant hükümdarının (ihşîd) sarayının Mâyemurg'da bulunduğunu kaydeder (Aḥsenü't-teḳāsîm, s. 279). Ya'kūbî, Abbâsî Halifesi Mehdî-Billâh'ın elçiler gönderip itaatlerini sağladığı hükümdarlar arasında Soğd ihşîdini de zikreder (Târîḫ, II, 397). İbn Hurdâzbih, Fergana hükümdarlarına da ihşîd denildiğini söyler (el-Mesâlik ve'l-memâlik, s. 40). Müellifi meçhul Mücmelü't-tevârîḫ ve'l-ḳıṣaṣ adlı eserde (s. 421) Fergana hükümdarlarına ihşîd, Soğd hükümdarlarına ise "begtegin" denildiği kaydedilmektedir. İbnü'l-Esîr'e göre 133 (751) yılında Şâş (Taşkent) melikine karşı Fergana ihşîdi Çin hükümdarından askerî yardım almıştır (el-Kâmil, V, 449). Mu'tasım-Billâh döneminde Fergana'dan gelip Abbâsîler'in hizmetine giren bir Türk ailesine mensup olan Muhammed b. Tuğç, Halife Râzî-Billâh'tan ihşîd unvanını almış (326/938 veya 327/939), bu unvan daha sonraki İhşîdî hükümdarları tarafından da kullanılmıştır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA