- Tüketiciler neden organik pazarı seçsin?
- Organik pazar müşterilerinin büyük bir bölümü, bebekli veya bebek bekleyen kadınlar... Anneler, çocuk ya da bebeklerinin sağlığını düşündükleri için pazara geliyor. Buraya gelenler hem sentetik kimyasallarla zehirlenmiş gıda almamış, hem de ilaçlı tarımda değeri düşmüş olan besin miktarını, organik üründe gerçek değerinde almış olurlar. Bunun dışında bizim yaptığımız tarım şekli, doğa ve çevreye hiç zarar vermiyor.
- 'Bütün meyve ve sebzeleri mevsiminde tüketin. Hormonlu olduğu için kışın domates tüketmeyin,' gibi iddialar var. Siz bunlara katılıyor musunuz?
- Elbette mevsiminde yemeleri gerekir, ama Türkiye çok geniş bir klima özelliğine sahip. Şu anda Mersin ve Antalya'da domates yetişiyor. Ama ben Çanakkale'de üretiyorum, Çanakkale'den size domates getirirsem bu organik değil. Hem mevsimine göre tüketmek hem de o ürünün hangi yöreden geldiğine dikkat ederek alışveriş yapmak önemli.
- GDO'lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) ürünlere cephe aldınız. Neden?
- Neyse ki şu anki yasa, GDO'lu ekimi yasaklıyor. Yasal durum şu; GDO'lar konusunda bir Bio Güvenlik Kurulu oluşturuldu. Ekimi ve satışı yasak, fakat ithaline izin veriliyor. O da binde 9 eşit değeri aşarsa. Binde 9'un altında ise etiketleme zorunluluğu yok. Yani normalde siz markete gittiğinizde GDO'lu gıda işletimi çok yüksek. Özellikle içinde mısır ve soya bulunan bir ürünü, üzerinde etiketini görmeden alabilirsiniz. Bu binde 9'un altında ise ithalatçı firma ona etiket vurmak zorunda değil.
- GDO'lu ürünlerin sağlık üzerine olumsuz etkisi çok mu?
- Bu çok tartışılan bir konu, ama elbette en önemlisi sağlık riskleri var. En basit söylenebilecek şey alerjik reaksiyonlar. İkincisi antibiyotik direnci kullanıldığı için, sürekli antibiyotik alıyorsunuz. Bilimde kümülatif etki diye bir şey vardır. Şu anda zararlı bir şey yiyebiliriz, o an size bir şey yapmaz. Ama yıllarca o zararlı ürünü tükettiğinizde, tıpkı sigarada olduğu gibi, vücutta birikim yaratır. Vücudun yabancı olduğu bir maddeyi absorbe etmesi mümkün değil. Dolayısıyla bağışıklık sisteminin çökmesine, kanser ve benzeri hastalıklara yol açıyor. AB ve ABD'deki kotalarda kısıtlanan nişasta bazlı şekerlerin (mısır şurubu) pankreas kanserine neden olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlandı. Yapılan bütün bilimsel deneylerde üremeyle ilgili sıkıntılar yarattığı biliniyor. Ayrıca kadınlarda düşük riskini de tetikliyor. İkinci tehdit de şu; ithal edilen GDO'lu mısır ve soyanın, bir şekilde ucuz da olduğu için çiftçiler tarafından ekilme riski var. Dolayısıyla biz bilmeden GDO'lu mısır ve soya ekimi riskini taşıyoruz. Yani ekim yasak olduğu halde yemlik olarak ithal edebiliyorsunuz bunu. Ucuz olduğu için o hayvan yemi olarak alınacak, ama ekilmediğini nasıl garanti edeceğiz? Böyle bir tehdit de içeriyor.