Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Orantısız güç, orantılı vicdanlar

"Eğer yüksek taş bir duvar ile o duvara çarpıp kırılan bir yumurta varsa, duvar ne kadar 'doğru,' yumurta ne kadar 'yanlış' olursa olsun, ben yumurtadan yanayım. Çünkü hepimiz yumurtayız. Kırılgan kabuğumuzun içinde nadide birer ruhuz hepimiz. Ve hepimizin karşısında bir duvar var. Bu, birey olarak asla yapmayacağımız şeyleri yapmaya bizi zorlayan sistemin duvarıdır. Ruhlarımızın birlikteliğiyle, kelimelerimizin kudretiyle o duvara karşı çıkmalıyız. Buraya bunu size söylemek için geldim." Bu sözler, ünlü Japon yazar Haruki Murakami'ye ait. Aylar önce, Yasemin Çongar'ın bir yazısında okumuştum. Japon romancı, Kudüs Ödülü'nü kazanınca kıyamet kopuyor. Filistinliler ödülü reddetmesini istiyor. Ancak Murakami, Kudüs'e gidiyor. Törende, İsrail Cumhurbaşkanı Peres'in de bulunduğu Yahudi topluluğunun gözlerinin içine bakarak, yukarıdaki konuşmayı yapıyor. "Hepimiz bir yumurtayız. Kırılgan kabuğumuzun içinde nadide birer ruhuz hepimiz." Sona ermesini istemediğim için damağımda dolaştırdığım bir lezzet gibi, zihnimde günlerce dolaştırdım durdum bu sözleri. Zalimin zulmüne karşı, mazlumun yanında olmak. "Ama"sız... Din, dil, ırk ayrımını yapmadan. "Duvar ne kadar doğru, yumurta ne kadar yanlış olursa olsun" diyerek. - İsrail'e öfke duyup, tüm Musevileri Siyonist barbarlığın ortağı yapanlara, "Yahudilere az bile yapmış" diye Hitler'i yad edenlere; düşmanına benzeyerek daha iyi bir dünya kurulamayacağı, kötülüğün bulaşıcı olduğu, başka nasıl anlatılabilir? - Sorunu bir insanlık sorunu değil, din ve etnik sorun olarak görenlere; İsrail'e kızarken, söz konusu Kürt meselesi olunca İsrail kadar güçlü olmak isteyenlere; Kendi cemaatinden, dininden, ırkından olanlara yapılan zulüm karşısında vicdanı kabaran, ama zulüm başkasına yapılınca sessiz kalanlara; cezaevlerindeki zulme, 'Hayata Dönüş Operasyonları'na, Kürt halkına yapılan baskıya, Halepçe katliamına körleşenlere; vicdanları sadece kendi ölülerine ağlayacak kadar sınırlı olan 'iç deniz meleklerine'; zalimin 'orantısız güç kullanabileceği', ancak vicdanın oranının olamayacağı başka nasıl anlatılabilir? - İnsanlığa rütbe verenlere, ölenlere dindar oldukları için burun kıvıranlara, dudaklarında rezil ve utangaç bir şikâyetle "Ama böyle olacağını biliyorlardı. Gitmeselerdi" diyenlere; kendi yüreklerinin kabuğunda yaşayanlara; vicdan başka nasıl anlatılabilir? O gemilerde din kardeşlik vurgusu belirleyici olsa da, yaklaşık 30 ülkeden gönüllüler vardı. Hıristiyan, Yahudi, Müslüman. Sosyalist, liberal. İrlandalı, Yunan, Endonezyalı. Yahudiler Derneği adına konvoya katılan Dror Failer'e İsrail basını sürekli "Korkmuyor musun?" diye soruyor. Failer, "Filistinli kardeşlerim acı çekerken ben neden korkayım ki. Artık bu utanca ortak olmak istemiyorum," diyor. Failer, sadece başkasının utançlarına değil, kendi utançlarımıza da ortak olmamamız gerektiğini söylüyor. Artık o gemiler, kanlı bir meşale gibi yanıyor. Artık o gemiler, sadece insani yardım taşımıyor. Dünyanın tüm ezilenlerinin daha çok, daha çok, yan yana gelebileceği umudunu da taşıyor. O gemiler, sadece 'kendimize Müslüman' olmamamız gerektiğinin işaret fişeği. O gemiler, insanlığın ortak vicdanına yolculuk umudu. O gemiler kanlı bir meşale gibi yanıyor. Çağrısı çok açık: "Dünyanın tüm ezilenleri, mazlumları birleşin!" "Ruhlarımızın birlikteliği ve kelimelerin kudretiyle."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA