- Sizin çocukluğunuz nasıldı?
- B.K: Bülent anlattığı zaman şaşırarak dinledim. Benim çocukluğum hiç öyle bir çocukluk değildi.
- Siz daha çok bale yapan, piyano çalan bir çocuktunuz galiba.
- B.K: Geçenlerle Halit'le de onu konuştuk; keşke bir şeye yeteneğim olsaydı, keşke sadece onun üzerine gitseydim, keşke her şeyi yapmaya kalkmasaydım. Ben küçükken her şeyi yapabilen bir çocuktum, dolayısıyla dikkatim çok dağılırdı. Piyano da çalabiliyordum, buz pateni de yapabiliyordum...
- İçinizde kalan bir şey oldu mu?
- B.K: Balerin olmayı çok isterdim.
- Annenizle babanız sizi kendi camialarından korumak istediler mi?
- B.K: Bizim eve oyuncu geldiğini hiç hatırlamıyorum mesela.
- Belki de o yüzden evliliklerini koruyabildiler.
- B.K: Belki de. Ama zaten benim annem oyunculuk yapmadı hiç, mesleği bıraktı, bizimle olmayı tercih etti.
- Siz öyle bir şey yapar mısınız?
- B.K: Ali için mi? Ali'nin iyiliği için her şeyi yaparım. Çünkü fotoğraf çekmeyi de seviyorum, kendi kendime başka bir şeyler yapıyorum.
- Maddi olarak da çok ihtiyacınız yok herhalde...
- B.K: Bizim mesleğin hiç garantisi yok, ne zaman ne olacağı hiç belli olmaz. Ama bir şekilde kazanırım, hobilerimden meslek edinmeye çalışırım.