Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Musiki ile Teravih namazı..

Yani son zamanlarda televizyonlarda izlediğim en tatlı sohbet programı.. Tesadüfen takıldım ve ayrılamadım.. Dinlediklerimi, öğrendiklerimi o akşam Cento per Cento'da bir arkadaş gurubu ile oturduk, Erol'la, anlattım.. Nasıl ilgiyle dinlediler.. Pazar sabahı Tuzla'da aile kahvaltısı var, Serpil'de.. Orda anlattım.. Gene merakla dinledi herkes.. Ben de, başkalarının sırtından bol bol iltifat aldım, "Ne güzel şeyler anlatıyormuşum.."
Hep derim ya bizim meslekte, yani yayıncılıkta, radyo, televizyon, gazete, dergi, iyi bir şey yaptınız mı duyulur.. Çünkü biri nakleder.. İnsanların en büyük okuma, dinleme, izleme sebebi "Anlatacak bir şey bulma"dır çünkü.. Meraklı bir şey dinlediler mi, kendilerini dinleyenlerin de meraklanacağını bilirler.. Meraklı şeyleri güzel anlatanlar ilgi odağı olurlar. Bunu da kim istemez?.
Yani, yaptığınızın konuşulması, başarının en büyük işaretidir.. (Hemen kaleme kağıda sarılanlara.. Seri katiller de konuşulur, o ayrı.. Ben mesleki başarının testlerinden söz ediyorum.)
Dinlediğim sohbet, NTV'de.. Programın adı İstanbul Keyfi.. Mekan Topkapı Sarayı'nın bahçesi.. Programı yapan Levent Erden, Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Doç. Dr. Haluk Dursun ile konuşuyor.. İkisi kırk yıllık arkadaşmış zaten.. O durum, sohbete ayrı bir lezzet veriyor.. Levent, hazineyi keşfetti ya, fazla araya girmiyor.. Hocam anlatıyor da anlatıyor.. Ağzından bal akıyor..
Konu, Osmanlı zamanında, Saray Ramazanları..
Oturdukları yerin arkasında Hünkar Mescidi var, Saray'ın Camisi yani..
Ramazanda Teravih namazını burada kılıyor Saray.. Ve nasıl kılıyormuş inanmazsınız..
Doç. Dursun "Ramazan zor aydır. Oruç, hele yazları iyice zordur. Bunu kolaylaştırmak lazım.. İftar sonraları eğlence geleneği bu yüzdendir" diye başladı.. Ve anlattı..
"Teravih namazı, Saray dışında hızlı kılınırken, burada tam tersi olurdu. Yavaş kılınırdı. Çünkü musikiyle kılınırdı.."
Düşünebiliyor musunuz?. Musiki ile namaz..
Nasıl oluyor?..
Güzel sesli müezzinlerden oluşan bir koro olurmuş.. Adı Cumhur Müezzin.. Namaz dualarını bu koro, makamla okurmuş.. Her rekat ayrı bir makam.. Atıyorum.. Birinci rekat Saba, İkinci Buselik, Üçüncü Segah falan.. Namaza geç kalan, makama bakıp "Segah.. Demek üçüncü rekattayız" dermiş.. En güzel sesli, musikiyi en iyi bilen ve okuyan da solist.. Yani İmam.. (Sadettin Kaynak, Sultan Ahmet İmamıydı, hatırlayın.)
Serpil bir defasında "Hıncal Ağbi bir cuma öğle vakti, Sultan Ahmet'e gidelim.. Orada bir öğle ezanı dinleyelim. İnanmazsın" dedi.. Camiler ezana saniye farkları ile giriyorlarmış.
Dörtlü bir kanon oluşuyormuş adeta..
Four Seasons'da öğle yemeğinde buluştuk ki, o zamanın Genel Müdürü Marcus dostum da işin farkında.. "Turistler ezan zamanı, kış günü hatta pencerelerini açtırırlar, ezanı dinlemek için" dedi. O zaman yazmıştım..
Az sonra ezan başladı.. Dört büyük cami.. Beşer saniye falan ara ile girdiler.. Nasıl muhteşem bir ilahi musiki oluştu.
Haluk Dursun Hocam anlatırken öğrendim ki, bu bir tesadüf değil, gelenek..
O İstanbul Silueti dediğimiz muhteşem görüntüyü oluşturan camiler arasında, protokol sırası varmış meğer.. İlk sıra Ayasofya'da.. Onun müezzini ezana başladı mı, Hünkar Mescidi müezzini sesi duyar o da başlarmış.. Onun sesini duyan ötekiler sırayla..
Yani Saray'ın, Padişahın Mescidi olmasına rağmen Hünkar ikinci sırada.. Bakar mısınız?.
Haluk Hocam daha neler neler anlattı.. Bir günde bitirir miyim?..
Devamı yarın!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA