Şükürler olsun ki, daha en başından at gözlüklüler cümbür cemaat bu dizinin üzerine saldırırken, Kertenkele'yi savunmuştum. Şimdi ne kadar doğru bir safta olduğumu görüp mutlu oluyorum. 'Hırsızdan imam olur mu?' sığlığında karaya oturanlar ise çoktan gemiyi terk ettikleri için şimdilerde ağızlarını bıçak açmıyor.
Kertenkele'nin her hafta verdiği muhteşem vaazlar, adeta cuma hutbeleri gibi beklenir oldu. İslam dininin tüm güzelliklerinin gözler önüne serildiği, Peygamber Efendimiz'in (S.A.V.) örnek davranışlarının hatırlatıldığı, hadis-i şerifler ve sahabenin aktardıkları ışığında, karanlıkların aydınlığa kavuştuğu bu konuşmalardan sonuncusu, hayırlı evlilik ve mutlak teslimiyet konusunu işliyordu. Hifa Hatun ile Hüseyb'in ibretlik öyküsü, ekran başındaki inananlara büyük keyif verdi. Kısmet denilen şeyin hayırlara vesile olması için sabır ve inancın şart olduğunu anlatan muhteşem hikaye, Kertenkele'nin ağzından ekran başındaki milyonlara aktarıldı.
İşte Kertenkele'yi en başından beri savunmamın gerekçesi de buydu. Eğer maksat; iyiliği, güzelliği, doğruluğu yaymak ise megafonu tutan elin kimliğini sorgulamak abes ile iştigaldir. Hele ki, sadece dizi izlemek için ekran başına geçen, Kertenkele'deki aksiyonu, muziplikleri görmek ve eğlenmek adına diziyi izleyen ve belki de hayatında bir kez olsun cami kapısından içeri adımını atmamış gençlerin kulağına İslam'ın güzelliklerini, Peygamber Efendimiz'in muazzam erdemlerini değdirmek; bana göre bin cuma hutbesinden ya da milyon tebliğden daha kıymetli ve etkilidir.
Kertenkele tüm saldırılara karşı kuyruğu dik tuttu. Ekibi de, bu zorlu görevin arkasında duran ATV yönetimini de gönülden kutluyorum.