Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERYEM GAYBERİ

İyi ki dindarlar kindar değil

Türkiye'de yönetim, tepeden aşağıya jakoben ve buyurgan bir sistem olarak kurgulandığı için yıllarca bir çok toplum kesimi özellikle dindarlar büyük zulümler gördü.

Sadece dindarlar değil tabi, Kürtler, Alevileri, gayrimüslimler, ülkücüler, solcular hepsi ezildi.

Biliyorsunuz, kamuda başörtüsü yasağının ve İmam Hatip'lerin katsayı zulmünün sona ermesi bile yıllar sürdü.

13 yıllık AK Parti iktidarında atılan demokratikleşme adımları, ya birçok sorunun tamamen bitmesini ya da var olanların da adım adım çözüm yoluna girmesini sağladı.

Millet hayatına dokunan bu adımları gördükçe her seçimde AK Parti'yi daha güçlü şekilde iktidara getirdi. 7 Haziran'daki seçmenin 'kulak çekmesi' ise 1 Kasım'da dersini iyi çalışmış bir AK Parti iktidarı olarak geri döndü.

***

Bunun yanında, Türkiye'de iyi şeylerin olduğunu bırakın söylemeyi aklınızdan geçirmeyi bile 'küfür' olarak algılayan bir kitle var.

Bunlar, sabahtan akşama kadar Erdoğan'a, AK Parti'ye hatta onlara oy veren seçmene küfredip ondan sonra da "Erdoğan toplumu kutuplaştırıyor" diye sızlanıyor.

***

Bu depresif ve pesimist kesimi ne yaparsanız yapın 'güzel' şeylere ikna edemiyorsunuz.

Kürt sorununun çözülmesi için gösterilen gayretten, azınlık meselesindeki demokratik adımlardan, sağlık, ulaşım ve toplu konut gibi konulardaki atılımlara sevinemiyorlar.

Buna sevinmek yerine sadece kötü düşünmeyi, negatif olmayı, milletin hayrına yapılan her icraatı karalamayı büyük başarı sayıyorlar.

***

Özellikle Gezi'den bu yana uluslararası bir hal alan Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı, bu kitleyi de kinlerinden gözü kör olan bir topluluğa çevirdi. Öyle ki bu körlük, zihinsel sistemlerinin de kapanmasına neden oluyor.

Onlara göre hiç iyi bir şey yok ve tüm kötülüklerin anası Erdoğan ve ona oy verenler!

Allah'tan milletimiz ferasetiyle, her seçim döneminde bu zihinsel sistem kilitlenmesini açacak anahtarı buluyor.

***

Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'de mesela yıllardır bir ibadet çilesi yaşanıyor. Bunun adı da Cuma namazı.

Burası Müslümanların yaşadığı bir ülke ve Cuma düzenlemesi daha yeni yapılabildi.

Memurun rahatça Cuma kılacağını duyduğu için bile öfkeden kuduranlar oldu.

Cuma saati düzenlemesiyle laiklik elden gitmez aksine pekişir. Çünkü ibadet özgürlüğü gerçek laikliğin olmazsa olmazıdır.

Kendine 'laik' deyip 'Cuma namazına gitmemek için direniş" çağrısı yapan sözde 'gazeteciler' bile çıktı.

Halbuki muhalefet, özgürlüklerin daha da artmasını istemektir.

Cuma saati uygulaması sadece memurlar için değil, lise öğrencileri için de düzenlenmeli. Cuma kılmak için okuldan izin alamayan gençlerin duvarlardan atlayarak Cuma'ya gittiğini, dersleri kaçırdığını biliyorum.

Yıllarca sindirilen, talepleri için dahi ağzını açması istenmeyen dindar sosyoloji, bugün üzerindeki ezikliği attı ve seçtiği liderine güvenerek özgüvenle taleplerde bulunma noktasına geldi.

***

Öyle ezdiler ki dindarları, ülke sosyolojisinin ana damarını teşkil etmesine rağmen milyonlarca insan yıllardır bu konuda ağzını açıp da devletine laf etmedi. Dindarların tercihlerine sövenlerin bu konuda şükretmesi lazım ki, dindarlar kindar değil.

Bu toplumun ana damarı biziz. Korkmak yok, geri adım yok, aşağılık kompleksine kapılmak yok. Bunları da bize öğreten Erdoğan. Bunu dile getirmekten çekinmeye de gerek yok

Bu ülkede dindarların hakları o kadar gasp edilmesine rağmen hiç şiddete bulaşmadılar. 12 Eylül öncesi 'Solcu-Ülkücü' mahalleleri bile ayrılırken dindarlar hiçbir 'ayrılık' hareketine bulaşmadı. Eline silah almadı. Şiddeti önceleyen örgütler kurmadı. Devletine başkaldıran isyanlara girişmedi.

Çorum, Maraş katliamlarının, ardından gelen darbeye zemin hazırladığını biliyoruz. CHP'nin (O zaman adı SHP idi) iktidar ortağı olduğu dönemde Sivas'ta yaşanan Madımak katliamının ve Başbağlar vahşetinin hangi karanlık odaklarca yapıldığı da ustaca milletten saklandı.

***

Ana damarı oluşturan dindar sosyoloji teröre bulaşmadan hep meşruiyet çizgisinde verdi mücadelesini.

Parti kurdu, seçim çalışması yaptı, sandığa gidip oy verdi. Partisi kapatılınca bile sokaklara dökülmedi sessizce yeni partisini kurarak yine seçimleri bekledi.

Hem demokratikleşen Türkiye için hem de ülkenin ana damarını teşkil eden dindarların sağduyusu için bir kez daha şükredelim…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA