Tibetli Budist rahiplerin Çin baskısına dikkat çekmek için kendilerini yakması nasıl çaresizliğin zirvesini temsil ediyorsa, Myanmar'da radikal Budist rahiplerin bir Müslümanı ateşe vermesi de zulmün zirvesini temsil ediyor.
Polis kamerasına yansıyan görüntülerde, ellerinde sopalarla Müslüman avına çıkan Budist çeteler, sokak ortasında güpegündüz ateşe verdikleri bir Müslümanı öylece ölüme terk ediyor. Hafızalardan silinmeyecek bu dramatik görüntüyü kaydeden polis ise olaya hiç müdahale etmiyor. Kendini "Budist Usame bin Ladin" diye tanımlayan Aşin Wirathu adındaki rahibin kışkırttığı radikal 969 çetesi, son aylarda 40'tan fazla Müslümanı öldürdü. İnsan Hakları Örgütü raporuna göre Budistlerin organize saldırılarında 200'den fazla Müslüman öldürüldü ve 125 bin Müslüman ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Üstelik bütün bunlar, yine rapora göre, devlet yetkililerinin bilgisi dâhilinde gerçekleşti.
Peki, pasifistliğiyle bilinen Budistler 60 milyonluk nüfusun sadece yüzde 4'ünü oluşturan ve ülke barışını herhangi bir şekilde tehdit etmeyen Müslümanlara neden saldırıyor? Öncelikle, Budistlerin sanıldığı kadar şiddete mesafeli olmadığını söylemek gerekiyor. Budist rahipler Çin'e karşı yüz yıllarca savaştı, Japon samuraylar ateşli Budistlerdi ve Sri Lanka'da Tamil azınlığa karşı uygulanan şiddet hala taze. Yani Budistler, şiddetten uzak yoga ve meditasyon yapan insanlar değil sadece. Milliyetçi duygularla birleştiğinde, Budistler de şiddeti bir yöntem olarak kullanıyor.
Ayrıca 1962'deki darbeden bu yana Myanmar'da hüküm süren askeri yönetim, son iki yılda hızlanan reform süreciyle güç kaybetmeye başladı. Ülkede olası bir çatışma halinde yeninden güç kazanmak isteyen askeri rejimin, halkı Müslümanlara karşı kışkırttığı iddialarını da göz ardı etmemek gerekiyor.