Muhteşem finalin hakemi Cüneyt Çakır ve ekibiyle aynı otelde kalıyormuşuz meğer. Maç günü sabahı Grand Urfa Otel'in kahvaltı salonunda anladım bunu. Tam aşçı İbrahim'in özel hazırladığı mantarlı çökelekli omlete girişmek üzereydim ki TFF yazan eşofmanlarıyla onlar da salona girdi. Bir heyecanlandım ki sormayın.
Densizlik edip yanlarına gitmedim ama içim içimi yemeğe de başladı. Şükür ki az sonra beni görünce selam verdiler, karşılıklı yürüyüp ortada buluştuk.
İçimden; "Hocam bak ne güzel ahbap dost olduk, artık Fener'e bir güzellikler düşünürsün" demek geliyor ama hakkaniyet sahibi bir adam olduğumdan asla söylemiyorum bunu. Daha çok havadan sudan ve genel itibariyle maçtan, Urfa'dan konuşuyoruz.
-Hocam şehir bayram yeri gibi.
-Çok hoş manzaralar var. Maçtan sonra gezeceğiz kısmetse. -Daha önce Şanlıurfa'da maç yönettiniz mi? -İlk kez olacak.
-Çocuk var mı, ben de geleceğim diye tutturmadılar mı?
-Çocuk yok ama gelmek isteyen çok eş dost oldu.
-Size bir tüyo vereyim mi? Maçta telsiz kullanacaksınız değil mi?
-Elbette.
-Güvenlik açısından çok fazla jammer cihazı kullanımda olacak. Dünden beri internetler ve telefonlarda büyük sıkıntı yaşadık o yüzden.
-Eyvah, telsizler çalışmaz mı yoksa?
-İnşallah etkilemez ama siz yine de kontrol etseniz derim.
-İyi oldu söylediğiniz, önlem alalım Savaş Bey.
-Sizin konuşacaklarınız vardır ben sizi rahat bırakayım. Son olarak bir mesajınız var mı hocam?
-Umarım keyifli, dost, kaliteli bir maç olur.