Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Yazılı anlatım da film kadar çekici ve etkili olabilir...

Sinema romanları, televizyon da yazılı haberleri bir nevi haksız rekabet içine soktu.
Bir romanda sayfalarca anlatılmaya çalışılan tasvirler, bir filmde daha çarpıcı biçimde görüntüleniyordu.
Televizyon haberleri ise, yazılı haberler karşısında daha çarpıcı ve vurucu etkiler yaratıyordu.
Yazılı basında televizyona karşı rekabetin yöntemlerini bilinçle arayan ilk gazeteci-patron Haldun Simavi'ydi.
Simavi'nin Günaydın'ında ofset matbaanın imkânları ile renkli fotoğraflar büyütülüyor, resim altları yazlı haberlerden daha fazla önem taşıyordu. Hatta bir dönem sadece resim altı yazması için Aziz Nesin'le anlaşma bile yapılmıştı Günaydın'da.
Şu anda okumakta olduğum ve 1880'li yıllarda yazılmış bir kitapta, yazının görüntü kadar çekici olabileceğini anladım.
Kitap "Bir Amerikan Diplomatının İstanbul Anıları: 1885-1887"...
Samuel Sullivan Cox tarafından yazılmış ve Gül Çağalı Güven tarafından özenle dilimize çevrilip, İş Bankası yayınları arasında çıkmış.
Osmanlı başkentine temsilci olarak atanan Cox, mesela Padişah 2'nci Abdülhamid'e Yıldız Sarayı'nda itimatnamesini verdiği günü öylesine renkli ve ayrıntılı olarak aktarmış ki, okurken sanki bu Amerikalının çektiği bir videoyu izlemiş gibi oluyorsunuz.

Abdülhamid'in huzurunda

Bazı alıntıları aktarırsam ne demek istediğimi anlarsınız...
"Padişahın huzuruna girerken üç kez eğiliyoruz. Biri kapıdan girerken, ikincisi yarı yolda, sonuncusu da şahsından birkaç adım mesafede durduğumuzda. Türk nazırlar kadar eğilmiyoruz ama elimizden geleni yapıyoruz... Padişah orta boylu ve Türk tipinde. Siyah bir sakalı var, teni esmer ve son derece anlamlı gözleri var. Alnı zekâ gücünün işaretini verecek şekilde geniş. Tavırları son derece kibar, gerçi zaman zaman biraz mahcup görünüyor...
Bizim kabulümüzde padişahın sağında ve sırtları duvara dönük tek sıra halinde dizilmiş en seçkin yaverlerinin on beş kadarı duruyordu. Sıranın başında Gazi Osman Paşa vardı. Kendisine gazi denmesinin nedeni bir savaş kahramanı olması. Ardından İbrahim Derviş Paşa, Nusret Paşa, Dreyesse Paşa, Fuad Paşa ve diğerleri geliyordu... " Cox, Abdülhamid'in yaverlerinin özelliklerini anlatıyor.
Örneğin Dreyesse Paşa Fransız ordusunda teğmenken genç şehzade Abdülhamid'i etkilemiş ve Osmanlı'ya Paşa olmuş. Fuad Paşa bir komploya karıştığı iddiasıyla sürgün edilip sonra aff-ı şahaneye uğramış.
Cox 34 yıl önce İstanbul'a geldiğinde Saray'da gördüğü Sultan Abdülaziz'in soytarısı ve Çerkez generali üniforması giyen cüce Abdurrahman'ın şimdi nerede olduğunu da araştırmış. Meğer Abdülaziz'in ölümü sonrasında cüce Abdurrahman İran Şahı'nın hizmetine girmiş.

Kitaplar olmasa ne yapardık

Düşünün ki 750 sayfalık bu kitaptan sadece birkaç cümle aktardım.
Bu kitabı okurken 1880'lerin İstanbul'unu ve Osmanlı'yı ayrıntıları ile izliyorsunuz.
"Bu yaz tatilinde ne okuyayım" diye soran sayın okurlarıma bir önerim de bu kitaptır.
Bunun yanında Von Moltke'nin "Türkiye Mektupları"nı da okursanız, geçmişimize dönük ufkunuz genişler.
Bir başka kitap daha var öneri listemde.
İnkılap Yayınları'ndan çıkan Fikret Hakan'ın "Türk Sinema Tarihi"ne ileride değineceğim.
Bu sadece bir kitap değil dev bir eser, taşınabilir bir arşiv aynı zamanda.
Fikret Hakan'ın bu çalışmasını ayrıntıları ile ele almaya çalışacağım önümüzdeki günlerde.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA