Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Çok özlüyorum

Uzun yıllar dostluğunu, bir ağabeyim gibi kardeşliğini, insanlığını, sevgisini paylaştığım; bundan onur duyduğum Ahmet Piriştina'yı, her gün daha çok özlüyorum.
Şimdi sonsuz uykusundaki, rahmetli sevgili Ahmet Piriştina'nın, bazen bir martının kanatlarına sığdıramadığım gür kahkahalarını; içtenliğini özlüyorum.
Saatler süren sohbetlerimizi, dostluklarını insana şölen sofrası gibi sunuşunu özlüyorum.
Özlüyorum; bazen bilgece, dervişe dönüşen halini;
Sezgisini, zekasını, öfkesini, çelebiliğini, dürüstlüğünü;
Bir aile sıcaklığında, insanın bir dosta sırtını koşulsuz dayayabilmesinin, o müthiş güzelliğini, rahatlığını özlüyorum. Özlüyorum en çok insanlığını. O erdemli, insanı yücelten insanlığını.
Evinde, yıllarca, hep birlikte 'annem' dediğimiz, sevgili eşi Mine ile oluşturdukları atmosferi, çok içten yerine getirdikleri büyüleyici karşılamalarını; Bazen gizemli, kuru fasülyeli, Arnavut börekli, o sıcacık, o içten paylaşım günlerini.
O misafir ağırlama ustalığını. Piriştina'nın kalbinde simgeleşen ailenin tüm güzelliklerini.
Özlüyorum ironisini; benimle ince ince dalgasını geçerkenki halini.
Hınzır bakışlarını, sevgi dolu, şefkatli kalbini; sonsuzlukta mola verip özlüyorum.
İnsanın derdi olduğunda sahip çıkışını, dinleyişini; anlamaya, yol göstermeye çalışmasını; derdine derman olmak için, elinden gelen desteği verişini özlüyorum.
Köklerindeki o Bektaşi duruşunu, oradan gelen, kalbe akan, insanı kucaklayışını özlüyorum.
Hem müthiş efendilik taşırken, hem de çevresinde başkalarına yapılan en küçük haksızlığa, haksızlıklara göz yummayan, baş kaldıran, isyankar, adaletli yanını özlüyorum.
Özlüyorum; samimi, kültürle buluşan, hep emekten yana olan; insanı ve emeği yücelten, TİP günlerinden, Behice Boran'lı yıllarından kalma, o sahici, dokunaklı, solcu yanını.
İnceliğini, bir Sırat Köprüsü'nün üzerinde, en zor zamanda bile, gösterme ısrarını.
Kamusal alanda herkese eşit mesafede duruşunu; ayrılıkları değil, birliktelikleri çoğaltmak için gösterdiği çabayı; ortak akıl yaratmak için yansıttığı tutumu; uzlaşma zarafetini özlüyorum.
Kazandığı zaferlerden hiç şımarmayışını;
Hep 'kendini bilme' halini;
Yer yüzü misafiri farkındalığı ile barışıklığını, mütevazılığını özlüyorum.
Onca yorgunluklar arasında bile, yaşama sevincini hiç yitirmemesini özlüyorum.
Her kesimden, her inançtan, her fikirden insana; hep yürekten saygı duyuşunu, insanlara eşit yaklaşımını, insana verdiği özel değeri özlüyorum.
Her zaman, herkesi sabırla dinlemesini, kendisinden büyüklere gösterdiği içten saygıyı, uzmanlık önünde eğilişini; çok şeyi bilirken, hiçbir şey bilmiyormuş gibi durma tavrını özlüyorum.
Sanatla iç içe geçişini, sanatçıya duyduğu derin saygıyı, sanatçı dostlarıyla kurduğu özel iletişimi, binbir emek sonrası, güzel bir tablo edinebildiğinde, yüzüne yansıyan keyfi özlüyorum.
Siyasetteki zekasını, ama bu üstün zekayı, hiçbir zaman, 'kumpas siyasetine' kurban etmemesini; o anlayışa, sıradanlığa, kumpasa, siyasette fesatlığa karşı, öfkesini özlüyorum.
İkiyüzlülükten nefretini, ama her iki yüzlülüğü anında, hemen anlayacak hayat ustalığını özlüyorum. Her şeyi bilip, her bildiğini söylememe halini özlüyorum.
İnsanın kusurlarını, mahçup etmemek için, insana doğrudan değil, dolaylı yollardan göstermeye çalışmasını, sanki o doğal, Mevlevileşmiş halini özlüyorum. Bazen haksızlığa uğradığında, bir köpüğe benzeyen geçici öfkesini dindirmek için; 'kuşağını, üzerine bassınlar da, bağırıp çağırsın diye yere salan Arnavut misali'; ortaya sataşmalarını, kızmalarını, çevresine attığı küçük fırçaları özlüyorum.
Yakın dostlarından sevgili Erdal (İzgi) ağabey ile uğraşmasını, onu büyük zevkle kızdırışını, tavlada yendiğinde de aldığı keyfi ironisiyle buluşturup, yaptığı ince esprileri özlüyorum.
Gustosunu, yaşam ustalığını, görgüsünü, iyiniyetini özlüyorum.
Sevgili çocukları Levent'in delikanlılığa geçtiği dönemi, sevgili kızı Zeynep ile sevgili oğlumu sinemaya götürdüğüm o zamanları; Piriştina'nın çocuklarına yaptığı muhteşem babalığıyla, hep çevresine örnek olduğu, o güzelim günleri özlüyorum.
Özlüyorum. En çok güzel insanlığını; 'adam gibi adamlığını' çok özlüyorum.
Sevgili ağabeyimi, sahici dostumu, özledikçe içim üşüyor.
Sanki bir yerlerden durmadan, uzaklardan sessizce üstüme yağmur yağıyor.
Vakitler gece yarılarına devriliyor. Gündüzler uzaklaşıyor yavaş yavaş.
Akıp gidiyor avuçlarımızdan hayat. Akıp gidiyor aylar, yıllar; sessiz sitemsiz.
Geriye, sevgi bulutları, hatıratın gölgesinde hayatlar, anılan değerler kalıyor.
Bir de güzel ve büyük insanlık...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA