Acun tıpkı Midas gibi, tuttuğunu altına çeviriyor. Bu kez de O Ses Türkiye yarışması ile ünlülerin yıldızını bir güzel parlattı. Örneğin; Hülya Avşar'ın muzırlığını ve zekaya dayanan hazırcevaplığını bu yarışma bir kez daha gözler önüne serdi. (Fazilet adlı yarışmacıyı takımına katmak için ikna etmeye çalışırken, "Ben yıllar önce Fazilet diye bir film çekmiştim. Bak kader bizi nasıl da buluşturmak istiyor?" demesin mi?)
Hadise'nin saflığı, çocuksuluğu ve altın yüreği bu yarışmayla daha bir ortaya çıktı. (Sahnede diz çöküp yarışmacıya türlü diller dökerken, ünlü bir şarkıcı değil, sokaktaki anketör gibiydi)
Mustafa Sandal'ın nasıl bir müzik kulağına sahip olduğu ise bu yarışma sayesinde iyice belgelendi. (Bir yarışmacıya "Grip mi oldun?" diye sordu. Yarışmacı, "Evet, bir haftadır hastayım" deyince, Murat Boz dayanamadı: Mustafa'cığım vallahi dahiliyeci gibisin!)
Ama bu yarışma en çok Murat Boz'a yaradı. Esprili kişiliği, sempatik ve alçakgönüllü tavırlarının yanı sıra Murat'ın 'oyunculuk kabiliyeti' de iyot gibi açığa çıktı. Ben yapımcı ya da yönetmen olsam, Murat'ı bir romantik komedide gözüm kapalı oynatırım.
Bu arada jürinin çektiği eziyetin farkında mısınız, bilmiyorum. Yarışmacılar hiç onların şarkılarını söylemiyorlar. Nasıl söylesinler ki? Eğer jürideki isimlerden birinin seslendirdiği şarkı ile yarışmaya katılsalar, diğer üçünü gücendirecekler. Ayrıca şarkısı söylenen jüri üyesi, eğer sahneye dönerse, "Bak, kendi şarkısına torpil yapıyor" eleştirisine maruz kalacak. Bu nedenle yarışmanın ilk turunda Hadise, Mustafa Sandal, Murat Boz ve Hülya Avşar şarkılarına adeta 'yasaklı' muamelesi yapılıyor!