Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Motosiklet teröristleri ve motosiklet âşıkları!.

İstanbul'daki motosiklet terörü üzerine yazdım. Yazmaya da devam edeceğim.. Ta ki, bu kentin Valisi, Emniyet Müdürü ve Belediye Başkanı İstanbul insanının kaderine terk edilmiş zavallılar olmadıklarını anlayana ve atanarak, ya da seçilerek geldikleri makamların görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyi öğrenene kadar..
Kurye motorları ile başlayan ölümcül rezillik, konu ile ilgilenen tek makam çıkmayınca, trafik polisleri gözlerinin önünde katledilen kurallara bile seyirci kalınca, İstanbul'da "Motosikletler trafik kurallarına tabi değildir" gibi bir uygulama oluştu. Ters yolda gidiyorlar, kaldırımları kullanıyorlar, yaya geçitlerinden insanlar gibi geçerken yürüyenlerin üzerine motor sürüyorlar, kırmızı, yeşil dinlemiyorlar, yoğun trafikli ana caddeler, hızlı akan otobanlarda durmadan slalom yaparak, trafiği tehlikeye sokuyor, ölümcül kazalara sebep oluyorlar.
Bu konuda kaç yazı yazdım bilemem. Çözümler de önerdim.. Kimseden, hiç kimseden "Gık" çıkmadı. Durum azarak, korkunçlaşarak devam etti. Bugün İstanbul sokakları motor terörüne teslim..
Artık sadece kurye motorları değil, normal motor kullananlar da birer ikişer, "Madem aldıran yok, biz de" demeye başladılar ki, bunlar ikiye ayrılıyor. Motor müthiş zevkli bir spordur. İşe gidip gelirken ve tatil günlerinde spor keyfi yaşamak isteyenler.
Bunlar motorlarını canları gibi severler, aralarında kulüpler oluştururlar.
Bazıları Amerika'daki Hell Angels gibi, toplumun başına sorun da olurlar ama, dehşetengiz görünümlerine rağmen, aslında iyi insanlardır. merika'da böyle bir gurupla tanıştım, bilirim. Filmlerde de görmüşsünüzdür zaten..
İkinci gurup İstanbul'un trafiği, durmadan gökdelen ve AVM izni verilirken tek metre yol yapılmadığı için giderek yavaşlamayı da geçtik, "Durma" noktasına gelirken, çareyi motorda bulanlar..
Ne kadar uygar, ne kadar sosyal, ne kadar başkalarının haklarına saygılı olursanız olun, bu ülkede kuralların sadece uygar vatandaşlara ceza verip, uyanıkları ödüllendirmek işine yaradığını görünce, bir gün beyninizin son kontrol noktası da atıyor. "Bir ben mi gerzeğim, bu memleketi bir ben mi kurtaracağım" diyor ve siz de başlıyorsunuz, keyfinizin istediğini yapmaya..
Kuryelere bu kadar, ama bu kadar yüz verilince, her türlü rezilliği hem de polislerin önünde yapmalarına göz yumulunca, kurye olmayan motosikletlilerin de onlara uymaya başladıkları görülür oldu..
Onu da yazdım..
..Ve de kıyamet koptu. Biliyordum kopacağını.. Bu ülkede sistem "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" üzerine kuruludur.
Kurye motorları ile uğraşırken, bir motosikletli destek olmadı. Dedim ya tersine onlara benzemeye başladılar.. Bunu yazınca "Vay sen bizi kuryelerle nasıl karıştırırsın?.."
Bu ülkede binlerce taksi şoförü var.. Yüzde 90'ı pırlanta gibi adam. Adam gibi adam.. Ama yüzde onu, her türlü rezilliği yapan "Uyanık" takımından.. Bu bir avuç şoför yüzünden Türkiye'de "Taksici milleti" diye bir terim üremiştir.
Bu ülkede binlerce minibüs şoförü var. Onların da çoğu, tertemiz insanlar.. Ama bir avucu, bir müşteri için ölümcül kazayı göze alan, her türlü kuralı ihlal eden, içeriye iki misli yolcu dolduran pislik. Bu bir avuç pislik yüzünden minibüsçülerin de adı çıkmıştır. Yalan mı?.
O zaman, bu rezil taksiciler, bu pislik minibüsçülerle en fazla mücadele etmeleri gerekenler, onların yüzünden adı kötüye çıkanlar değil mi?. Taksi, minibüs dernekleri değil mi?.
İlk cezayı onlar verseler, kötülerin yanında, iyiler de damgalanır mı?.
Bize niye "Gazeteci milleti" diyorlar, sanıyorsunuz?.
Motosiklette de durumun ayni olduğunu yazdım. Ama dedim ya, bunlara aldıran yok.. Döşenmişler mailleri.. Bekliyordum zaten. Biz böyleyiz ya.. Şöyle baktım.. İki tanesini ayırdım..
Birisi Çağatay Dündar.. Türkiye düzeyinde bir motor kulübünün başkanı. "Kulübün amacı motosiklet sürücülerinin koruyucu ekipmanlarla trafik kurallarına uyarak güvenli ve toplu sürüş düzenini öğrenmeleridir" diyor.
Öteki Tolga Çakılcıoğlu.. 30 yıldır motosiklet kullanıyor.. Lisanslı motosiklet hakemi. 41 Motosiklet kulübünden oluşan bir platformun da yöneticisi..
Çağatay da, Tolga da yazımı fena halde eleştiriyorlar. Tolga "Talihsiz ve bilinçsiz bir yazı" diyor.. Desin. Mesele benim eleştirilmem değil.. İfade özgürlüğü var. Ben yazdım fikrimi. Onlar da yazacaklar tabii.. Ama mesele, asıl mesele, çözüm..
Bu kulüpler, bu platformların yöneticileri ile çözüm üretebiliriz..
Bu kulüp ve platform yöneticileri, İstanbul'un atanmış ve seçilmiş yetkililerine, motosiklet terörü yaratan ve kendi isimlerine de gölge düşürenlerle savaşmak görevlerini hatırlatabilirler. Ben 40 yazı yazdım.. İşte bir daha yazıyorum. İstanbul Valisi de, İstanbul Emniyet Müdürü de, İstanbul Belediye Başkanı da tınmadı..
Çözüm önerdim..
"Kurye çocuklara trafik cezası yazmakla sorunu çözemezsiniz. Onlar zavallı insanlar. Evlerine üç kuruş fasulye parası götürmek için acımasız patronların kurbanı oluyorlar" dedim.
Pizzacı "Sipariş 20 dakikada gelmezse bedava" diye ilan veriyor. Hadi yetiştirmesin bakalım zavallı kurye.. Sözleşmesi yok, sigortası yok, vergisi yok.. Aldığı bahşişle yaşıyor. Malı iki kere yetiştirmesin kovuluyor. Çünkü sırada bekleyen yüzlercesi var. O zaman kuryeci, kaldırımdan da gidiyor, yaya geçidinde insanların arasına da dalıyor kırmızı, ters yol falan da tanımıyor..
Dedim ki, "Kuryeye cezayı yazın, yazın ama bir de yönetmelik çıkarsın Belediye.. Kuryeleri üç kez ceza yiyen iş yerleri, 3 gün kapatılsın. Tekrarında bir hafta, tekrarında bir ay kapatılsın. Görün bakalım, muma döner mi kuryeler, dönmez mi?.
Bunu yapmak atla deve değil. İstanbul Valisi ile Belediye Başkanı bir araya gelsin. 15 dakikada biter.. Ama bir araya gelmeleri için o valinin, o belediye başkanının önce "Biz İstanbul'un sahipleriyiz" bilincine gelmeleri lazım.
Var mı bu bilinç?. Yok?..
Ankara'dan emirle geliyor "Bilinçleri" çünkü..
Aczimi itiraf ediyorum. Yazdım, çözüm önerdim. Daha Sabah gazetesinin önündeki kendi yaya geçidimin olduğu kavşağın "Ölüm kavşağı" olmasını önleyemedim. İstanbul Emniyet Müdürü, aylardır burda önlem almamakta inat ediyor. Adım gibi biliyorum. Bana inat ediyor..
Muhtemelen de valinin emri ile böyle davranıyor.. Bir gün feci bir kaza olacak, biri ölecek.. O zaman savcıların önüne bu "Uyarı" yazılarını koyacağım, gerçek sorumluları sorgulamaları için.. Tabii ölen ben değilsem..
Şimdi bu motosikletlerini canları gibi seven ve kulüp yöneticisi pozisyonunda olan arkadaşlara bir önerim var..
Bana yazmaya, sövmeye devam edin. İçiniz rahatlasın tamam.. Ama bir yandan da, bu sizin de adınızı çıkaran kitle ile savaşıma destek olun..
İstanbul'da yaşayan insanların haklarının, düzenlerinin ve sağlıklarının sorumlusu olması durumunda iken, kıllarını kıpırdatmayan, valiye, emniyet müdürüne ve belediye başkanına da bir selam çakın.. Birer mesaj da onlara yollayın.. Yollayın ki, bu kurye rezilliğini önlemenin kendi asli görevleri olduğunu hatırlarlar belki o zaman.. Belki o zaman bir 15 dakikalık zahmete girer, çözüm için gerekli ortak kararları alırlar ve uygulamaya koyarlar..
Olayı kişiselleştirmek, bir tıkla bin küfür yollamak kolay. Onu yapıyorsunuz zaten.. Ama bir de toplumsal düşünün. Bir toplum yarasına çözüm nasıl gelir onu düşünün. Benim önerimden daha iyisi aklınıza geliyorsa, bizahmet onu da yazın..
Mesele birine söverek ve sövme mesajını eşe dosta yollayıp "Adamın canına okudum" diye hava atmak, iç rahatlatmakla bitmiyor.. Mesele, çözüm üretilince bitiyor..
Çözüme bir motosikletçi olarak ne kadar katkıda bulunduğunuzu, bana değil, kendi kendinize söyleyebilir misiniz, aynanın önünde yüzünüze bakarak!..
..Ve şimdi, yardıma var mısınız?.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA