Yûsufî kimdir, tarihteki önemi nedir?

676 (1277) yılında Kahire’de doğdu

Onun katıldığı son askerî harekât 737-738'de (1337) Ermeniler'e karşı gerçekleştirilen seferdir. Yûsufî Kahire'de vefat etti. Kültürlü, mürüvvet ve asabiyet sahibi bir kişi olduğu anlaşılan Yûsufî hem ulemâdan hem askerî sınıftan üst düzey insanlarla yakınlık kurmuş ve dostluklar geliştirmiştir. Güzel üslûbu ve kullandığı edebî sanatlarla tanınır. Makrîzî, Bedreddin el-Aynî ve İbn Tağrîberdî gibi tarihçiler eserlerini yazarken güvenilir buldukları Yûsufî'den faydalanmışlardır. Asker ve bürokratlara olan yakınlığı sayesinde devrindeki olaylar hakkında ayrıntılı bilgi verir. Bunda diğer tarihçilerin ulaşamadığı belgelere, özel mâlûmata kolaylıkla ulaşmasının önemli rolü vardır.

Eserleri. 1. Nüzhetü'n-nâẓır fî sîreti'l-Meliki'n-Nâṣır. Câmiʿu sîreti'n-Nâṣır Muḥammed b. Ḳalavun, es-Sîretü'n-Nâṣıriyye ve Târîḫu Mûsâ b. Muḥammed el-Yûsufî adlarıyla da anılır. el-Melikü'l-Mansûr Kalavun devriyle (1279-1290) başlayan ve Sultan Hasan b. Muhammed b. Kalavun'un ikinci saltanatına kadar (755/1354) gelen bir Memlük tarihidir. On beş ciltlik eserin sadece küçük bir bölümü günümüze ulaşmış olup bu da uzun yıllar İbn Fazlullah el-Ömerî'nin Mesâlikü'l-ebṣâr fî memâliki'l-emṣâr adlı eserinin içinde onun bir parçası gibi kalmıştır.

Nihayet Josef Horovitz, Franz Rosenthal, Ulrich Wilhelm Haarmann ve Donald P. Little'in çalışmaları sonucunda Süleymaniye Kütüphanesi'nde (Ayasofya, nr. 3434) mevcut Mesâlikü'l-ebṣâr'ın 22. cildi içerisinde 733-738 (1332-1338) yıllarını ihtiva eden kısmın yazı ve muhteva bakımından farklılık arzettiği görülmüş ve Yûsufî'nin Nüzhetü'n-nâẓır'ına ait olduğu tesbit edilen bu bölüm Ahmed Hutayt tarafından yayımlanmıştır (Beyrut 1406/1986). Yûsufî, Memlük döneminde görülen tarih yazıcılığı üslûbunu takip ederek hadiseleri kronolojik sırayla anlattıktan sonra o yıllar içinde vefat edenlerin biyografisine de yer vermektedir.

Ancak zaman zaman sebeplerini de zikrettiği hadiseleri arka arkaya yazabilmek için kronolojiyi gözetmeden anlattığı bölümler de vardır. Eserin kaynakları arasında müellifin şahsî müşahedeleri önemli bir yer tutar. Yûsufî bu müşahedelerini, "O gün orada ben de vardım; biz de onun yanında bulunuyorduk; olay benim de orada bulunduğum sırada meydana geldi" gibi cümlelerle ifade eder. İkinci kaynağı ise şifahî rivayetlerdir. Yûsufî arkadaşları ve tanıdıklarından duyduğu rivayetleri aynen nakleder. Önemli devlet adamları, büyük kumandanlar, kadılar ve âlimlerden aktardığı bu rivayetlerin sahibini bazan ismen zikreder bazan da rivayetleri "güvenilir kişilerin bana anlattığına göre" sözüyle kaydeder. Bu arada haberlerin kaynağını zikretmediği yerler de vardır.

Secili bir üslûp benimseyen müellif zaman zaman gramer hataları yapar. Bazan Ârâmîce, Türkçe ve Farsça kelimeler kullanır. Eserin en önemli yanlarından biri de diğer kaynaklarda yer almayan yazışmalara, tevkī' ve menşurlara yer verilmesidir. Dönemin tarihçileri Yûsufî'nin bu eserini takdir etmiş, el-Melikü'n-Nâsır dönemi için temel kaynak olarak kullanmış ve bazı bilgileri aynen eserlerine aktarmışlardır. Özellikle Makrîzî, İbn Hacer el-Askalânî ve Bedreddin el-Aynî eserlerinde Nüzhetü'n-nâẓır'dan alıntılar yapmıştır. Eserin bazı eksik kısımları alıntılar sayesinde tesbit edilebilmektedir.

2. Keşfü'l-kürûb fî maʿrifeti'l-ḥurûb. Genellikle savaş sanatı ve orduyla ilgili olan eser on bölümden meydana gelmektedir. Eserde savaşa başlama, savaşı sonlandırma, sultanın korunması, takviye usulü, askere alma, askerlerde bulunması gereken özellikler, atlar, muhasara ve hücumlarla ilgili hususlar anlatılmaktadır. Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye'de kayıtlı olan eser (nr. 210) Memlük döneminde kaleme alınan harp sanatı ve atçılıkla (fürûsiyye) ilgili önemli çalışmalardan biridir. Yûsufî ayrıca İbn Seyyidünnâs'ın Hz. Peygamber'le ashabının methine dair yazdıklarını ihtisar ettiğini söyler (Nüzhetü'n-nâẓır, neşredenin girişi, s. 52).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA